Gündemi saptırmak tehlikeli!..

A -
A +
Sizce 'başkanlık sistemi' tartışması biraz erken başlatılmadı mı? Yahut şöyle soralım: Bugünün en acil meselesi, başkanlık sistemi midir? Yanlış zamanda ve yanlış biçimde yapılan tartışmalardan sonuç alınabilir mi?

7 Haziran seçimleri öncesinde, hatta daha da geriye gidelim; Ağustos 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin propaganda safhasında, bir şekilde ve ısrarla gündeme getirilen, gündemde tutulmaya çalışılan 'başkanlık sistemi' tartışmaları siyasi açıdan sağlıklı ve sonuç almak bakımından rasyonel miydi? Bana göre hayır. Nitekim bütün çabalara rağmen, bu tartışma halk tabanında beklenen ilgi ve alakayı görmemiştir. Hatta 7 Haziran öncesinde, kendi konuşmalarını büyük ölçüde bu mesele üzerine yoğunlaştıran Sayın Erdoğan, sistem değişikliği düşüncesinin Adalet ve Kalkınma Partisi nezdinde dahi yeterli ilgiyi göremediğini ifade etme ihtiyacı duymuştu... Öyle ki, son demlerde kendisi de, konuyu artık gündemde tutmakta ısrar etmemişti. 1 Kasım seçimleri öncesinde ise, ne Sayın Cumhurbaşkanı ne de AK parti sözcüleri, başkanlık sistemi konusunu açmadılar. Peki, ne oldu da 1 Kasım'ın daha dumanı tüterken, birileri alelacele bu mevzuyu ısıtıp önümüze koydu? Maksat nedir, ne olabilir? Burada açıkça gündemi saptırma gayretini sezmek mümkün!
Bu noktaya parmak basarken, elbette başkanlık sistemi veya diğer siyasi sistemler tartışılmasın şeklinde bir yaklaşım içinde değiliz. Şüphesiz her mesele herkesler tarafından gündeme taşınabilir ve demokratik biçimde tartışılabilir. Buna kimsenin itirazı olamaz, olsa da bir kıymet ifade etmez. Ancak tartışmaların reel ve rasyonel olması, zamanlamasının ve yönteminin de doğru olması gerekir. Aksi halde havanda su dövmekten öteye gidilemez. Bunun örneğini geçmişte pek çok kez yaşamadık mı? Siyasi tartışmaların her şeyden önce, ülkenin ihtiyaç sıralamasına göre programlanması icap etmez mi? Burada hemen soralım: Bugün için ülkenin en acil ihtiyacı, başkanlık sistemini mi tartışmaya açmaktır? Türkiye'nin kamu düzenine ve ulusal güvenliğine yönelen iç ve dış tehditlerin bertaraf edilmesinde, iktidar – muhalefet iş birliği bir zaruret iken; bu alanda sağlanabilecek iş birliğini, sabote etmeye dönük birtakım teşebbüslerin kılıf içinde devreye sokulmasına dikkat isterim!
2011 – 2015 döneminde, yeni anayasa için büyük ümitlerle kurulan uzlaşma komisyonunun dramatik akıbeti hafızalarımızda tazedir... Doğru veya yanlış, haklı veya haksız, o komisyonunun çalışmasının olumlu bir neticeye ulaşamamasında, ileri sürülen bahanelerden biri de başkanlık tartışmaları değil miydi? Her siyasi partinin programında yer alan ve asıl ihtiyaç olan yeni anayasadan bağımsız olarak, salt başkanlık sistemini tartışmak vakit kaybından başka bir şey değildir. Bu arada bir yanlış algıyı da sür'atle ortadan kaldırmak icap ediyor. Şöyle ki, başkanlık sistemini, Sayın Erdoğan'ın kişisel bir davası imiş gibi, kasıtlı biçimde ve hayli ustaca bir söylem içinde işleyen ve zihinleri epeyce bulandıran belli bir kesimin bu taktiğini boşa çıkarmak, tartışmanın selameti açısından elzemdir. Ama sanki AK Partili yetkililer ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, bugüne dek yaşananları pek de irdelemeden beyanlarda bulunuyor. Bu durum, gündemi saptırma ve mümkünse iktidar cenahını köşeye sıkıştırma fırsatı kollayanların eline açıkça koz veriyor. Dikkat, dikkat...
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin'in söylediklerine kulak verdiğinizde, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Türkiye'nin vaktini ve enerjisini doğru biçimde kullanmak lazım... Her şeyden evvel, sistem değişikliğinin mahiyetini iyi anlamak ve anlatmak şart! Ayaküstü beyanlarla yahut polemik şeklinde siyasi atışmalarla başkanlık sistemini belki yeniden gündeme taşımış olabilirsiniz, ama daha fazla da bir ilerleme kaydedemezsiniz. Tekrar altını çizelim, birilerinin gündemi yok yere saptırmasına fırsat vermeyelim! Yazık olur. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.