Tarih 31 Mayıs 2010… On beş sene önce. 2006 yılından beri devam eden Gazze ablukasını kırmak için, altı uluslararası sivil toplum kuruluşunun organize ettiği ve altı gemiden oluşan insani yardım filosuna kanlı baskın!
Siyonist İsrail kurulduğu günden beri hep barbarlık yaptı… Filistin halkını topraklarından sürüp yok etmek için, Siyonist terör devleti henüz daha kurulmadan evvel, toplu sivil katliamlara başladı!.. 107 Filistinli masumun hayatını kaybettiği Deir Yasin katliamı bunlardan biridir. Zaten Siyonist terör devleti; İrgun, Haganah ve Stern gibi terör örgütlerinin temeli üzerine kuruldu. Bu terör örgütlerinin elebaşı olan İzak Şamir; Menahem Begin, Ariel Şaron gibi azılı teröristler, sonradan bakan ve başbakan oldular… İngilizlerin kellesine ödül koyduğu eski başbakan Begin, yaptıkları barbarlığı şöyle savunmuştu: “Deyr Yasin baskını olmasaydı biz İsrail devletini kolay kuramazdık…” Evet, İsrail; Siyonist ideolojinin yayılmaya başladığı 18. Asrın ikinci yarısından beri, aslında hep barbarlık ve vahşet yöntemini kurgulayıp, aynı insanlık dışı çizgide ilerledi. 20 aydan beri Gazze halkını bir taraftan kan ve ateşle boğarken, diğer yandan oradaki insanları, bilhassa çocukları açlık, susuzluk ve ilaçsızlığa mahkûm edip, kurşun ve bomba ile öldüremediklerini de bu şekilde katlediyor… En son olarak da Gazze’ye insani yardım götürmeye çalışan Madleen gemisine, uluslararası sularda tamamen hukuksuz biçimde müdahale ederek on iki yardım gönüllüsünü kaçırma alçaklığını sergiledi! Terörist İsrail askerleri tarafından zapt edilen yardım gemisi de Aşdod Limanı'na çekildi. Yardım için hayatlarını bile riske atan aktivistlerin akıbeti an itibarıyla bilinmiyor…
Ne yazık ki, İsrail’in on beş sene önce, 31 Mayıs 2010 tarihinde, uluslararası sularda (İsrail kıyılarına 73 mil açıkta…) yine aynı vahşetle yaptığı baskın çok kanlı olmuştu!.. Otuz altı farklı ülkeden 750 yardım gönüllüsünün içinde bulunduğu, altı tane gemiden oluşan yardım filosunda, çeşitli ülkelerden on beş milletvekili ve altmış kadar gazeteci bulunuyordu… Terörist İsrail askerleri vahşice saldırarak Mavi Marmara gemisinde bulunan dokuzu Türk vatandaşı, biri Türk asıllı ABD vatandaşı (Furkan Doğan) olmak üzere on kişiyi hunharca katletti. Daha sonraki hikâye de çok can sıkıcı. Baskında elli altı kişi ağır yaralandı. Siyonist İsrail, bütün yardım gönüllülerine çok kötü muamelede bulundu. Onları hücrelere soktu vs. O dönemde de İsrail hükûmetinin başında yine Kasap Netanyahu vardı… Bugün muhalefette olan ve o kasabı “iç savaş çıkarmakla” suçlayan Ehud Barak da savunma bakanı idi… Komorlar Devleti, Yunanistan ve Kamboçya, İsrail’in savaş suçu işlediğini belirterek Uluslararası Ceza Mahkemesine şikâyette bulundu. Lakin netice bugünkü gibi sürüncemede kaldı. İsrail işlediği cürümlerden dolayı Türkiye’den resmen özür diledi ve ölen Türk vatandaşları için tazminat ödedi. Ancak Türkiye’nin ortaya koyduğu üçüncü şart, yani Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılması gerçekleşmedi. Gazze bugün çok daha kötü şartlar altında inliyor… Tam on dokuz seneden beri (2006 yılında yapılan Gazze seçimlerinin akabinde başladı) abluka devam ediyor. Gazze’deki dehşet verici şartlar, artık kelimelerle ifade edilemiyor… Gazze halkı, maruz kaldığı bütün zulüm, işkence ve baskılara rağmen, şimdiye kadar pes etmedi. Ne var ki, dünya bu zulüm karşısında utanç verici bir sessizlik içinde… İnsani yardım götüren Madleen gemisine yapılan saldırıya karşılık, dünya mutlaka şiddetli tepki vermeli ve İsrail barbarlığının durması için daha ciddi bir gayret içinde olmalı.
Madleen gemisinin ismi derin bir mana taşıyor… Çünkü bu isim aynı zamanda, Gazze’nin tek kadın balıkçısı olan Madleen Kulâb’ın (Bugüne kadar İsrail zulmüne büyük direnç gösteren dört çocuk annesi…) asil direnişini de hatırlatıyor. Daha 13 yaşındayken, babasının hastalanması üzerine küçük balıkçı teknesini devralan, ailenin geçimini temin eden ve bütün zorluk ve baskılara göğüs geren Madleen, ne yazık ki son işgal hadisesinde, bir hava saldırısında babasını kaybetti, çocuklarıyla birlikte evini terk etmek zorunda kaldı. Ama hiç pes etmedi. Bu direniş, Gazze halkının geleceğine dair ümit verici bir işarettir. İsrail, Madleen gemisine korsan bir baskın yaparak (Gemi tamamen uluslararası sularda iken yapılan hukuksuz bir saldırı…) sembolik yardımı engelledi. Bunu ilk defa yapmıyor. Karadan, havadan ve denizden 19 yıldır devam eden ablukaya rağmen, İsrail istediği ve beklediği neticeyi alamadı. Hâlihazırda Siyonist vahşet en uç raddeye varmış olmakla birlikte, İsrail geleceğe dair nelerle karşılaşacağını bilmiyor… Ama ismi yardım gemisine verilen Madleen Kulâb şunu söylüyor:
“Bizi yok edemezler. Çünkü artık ismimiz dalgaların üstünde. Balık tutamıyorum, ama adım denizlerde. Bu bile yeter…”
Madleen gemisiyle birlikte Gazze’ye gitmeye ve ablukayı kırmaya çalışan on iki aktivistin içinde, iki Türk vatandaşı (Yasemin Acar ve Hüseyin Şuayb Ordu) ile İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan da bulunuyor.
Evet, uluslararası kuruluşlar daha fazla gecikmeden harekete geçmeli ve başta aktivistlerin can güvenliği olmak üzere, insan hakları için, Gazze halkının maruz bırakıldığı vahşete karşı etkili, sonuç alıcı hareket başlatmalıdır. Gazze’de yirmi aydan beri devam eden vahşet, insanlık tarihi için yeterince kara bir lekedir. Bu leke daha fazla koyulaşmadan masum Gazze halkına nefes aldırılmalıdır. Siyonist, terörist İsrail’in bu derece gemi azıya almasının sebebi, hiç şüphesiz, dünya devletlerinin barbarlık karşısındaki duyarsızlığıdır. Nokta!
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...