Bundan on gün önce, yani 11 Şubat'ta, 1979 yılında Humeyni liderliğinde gerçekleştirilen devrimin 25. yıldönümünü kutlayan İran, dün de, ülkenin geleceği için dönüm noktası mesabesinde görülen önemli bir seçime gitti. Irak ile süren sekiz yıllık savaş hali dışında, denilebilir ki İran, Humeyni Devriminden bu yana, belki de en hareketli ve gerilimli günlerini yaşıyor... Bir buçuk ay önce Bem şehrinde meydana gelen zelzele ile, elli bin civarında vatandaşını kaybeden İran, dört gün önce de Nişabur şehri yakınlarında meydana gelen patlayıcı yüklü bir tren kazası ile sarsıldı. Çeşitli patlayıcı madde yüklü trenin 41 vagonunun bilinmeyen bir sebeple raydan çıkıp devrilmesi sonucu, çıkan yangını söndürme çalışmalarına katılan 185 itfaiye eri, bölge valisi ve pek çok diğer yetkili de dahil 300'den fazla insan, meydana gelen şiddetli patlama sonucu hayatını kaybetti. Dört yüz elliden fazla kişi de yaralı. Patlamada meydana gelen maddi zararın boyutları da henüz belli değil. Kısa zaman ara ile yaşadığı bu iki afetin yanında, İran'ın başını ağrıtan biri iç, diğeri dış olmak üzere iki büyük mesele var. Evvela iç meseleye bakalım; Uzun bir zamandan beri İran'da reformcularla muhafazakarlar arasında devam eden büyük bir çekişme ve sürtüşme var! Dünkü seçimler, bu çekişmenin önemli bir kilometre taşı niteliğinde... Dört yıl için 290 milletvekilini seçmek üzere İranlılar dün sandık başına gitti. Sizler bu satırları okurken, muhtemelen seçime katılma oranı ile ilgili bazı bilgiler duyurulmuş olacak. Ancak, şu saat itibariyle, katılma oranı hakkında çelişkili haberler dolaşıyor. Resmi rakamlara göre, sayısı 46 milyon olan seçmenin (15 yaşını dolduran herkes oy kullanabiliyor) ne kadarının, oy verme işlemine katılacağı tahmin edilemiyor. Ancak katılımın düşük olacağına dair güçlü işaretler var. Bunun da iki sebebi var; Birincisi, rejimin bekçisi olarak kabul edilen, "Anayasayı Koruyucular Konseyi"nin reformcu kanada mensup üç bin civarında adayı veto etmesi. Nitekim, 18 partiden oluşan, "Reformcu 23 Mayıs Cephesi"nden sadece sekiz parti seçime katılabiliyor. Diğerleri veto edildi. İran'da seçimde aday olabilmek için, İran vatandaşı ve 30 ila 75 yaşı arasında bulunmak ve inançlı ve İslamın kurallarına bağlı olma şartı aranıyor. Veto işleminin başladığı günden bu yana reformcu kanatta da direniş hareketi sürüyor. Cumhurbaşkanı Hatemi'nin kardeşi Rıza Hatemi'nin başını çektiği muhalefet kanadı, önce Meclis'te oturma eylemi başlattı. Ardından bazı milletvekilleri ve bakanlar istifa etti. Ancak bu istifalar yürürlüğe konmadı. Humeyni'nin yerine geçen dini lider Ali Hamaney'in müdahalesi de istenen sonucu vermedi. Ve reformculardan yüzlerce aday, Koruyucular Konseyi'nin tutumunu protesto için adaylıktan istifa etti. Önceki akşam itibariyle adaylıktan vazgeçenlerin sayısı bin yüze ulaşmıştı. İkinci sebep de, reformcuların bugüne kadar bekleneni verememeleri, yani muhafazakar kanada karşı yeterince etkili olamamaları ve istenilen reformları gerçekleştirememeleri... Bu da seçmeni küstüren önemli bir durum. Bu arada iki kanat arasındaki gerginlikten basın da nasibini alıyor! Reformcu adayların veto edilmesine karşı yayın yapan ve muhafazkarları eleştiren iki gazetenin yayını da durduruldu. İran içeride bu sıkıntılarla uğraşırken, bir de asıl endişe konusu olan dış mesele var; Amerika'nın İran'a yönelik tehdit ve baskıları sürüyor. Şu günlerde, Irak'ın kitle imha silahları misali, İran'ın nükleer silah programı yabancı televizyon kanallarında peş peşe yayınlanıyor... Bu son derece dikkat çekici durum için ayrı bir yazı gerekiyor!