Çok klasik bir cümle olacak ama, tekrarlayalım: Türkiye hayli kritik bir merhaleden geçiyor!.. Samsun'da, eski DTP genel başkanı Ahmet Türk'e bir çaycının attığı yumruk; çok büyük bir provokasyon planının parçası olabilir... Önceden yapılan uyarılara rağmen, saldırganın göstere göstere Türk'ün burnuna yumruk atabilmesi, her yönüyle ama her yönüyle araştırılması gereken bir olaydır. Sadece emniyet müdür yardımcısı ile asayiş şube müdürünün görevden alınması asla yeterli değildir. Olayın perde arkası mutlaka aydınlatılmalıdır. Bu arada BDP genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın agresif konuşmaları, gerilimi tırmandırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Eğer BDP gerçekten bu ülkede barış ve demokrasi istiyorsa, daha sağduyulu ve sorumlu davranmalı... İkinci olarak, YARSAV'ın öncülüğünde ve Yüksek Yargı Organlarının desteğiyle, anayasa değişikliğine karşı bir nevi direniş örgütlenmeye çalışılıyor! Önceki gün Anakara'da yapılan toplantı, bu açıdan çok dikkat çekici. Yargı içinde, siyasi parti gibi hareket eden ve etkisi hayli geniş olan bir kliğin, temelde ideolojik maksatla yürüttüğü ajitasyon, tehlikeli bir ayrışma ve kutuplaşmayı tetikliyor. Ankara Adliyesi'nde görevli Savcı Mustafa Şahin Tanrıöver'in yüksek sesle dile getirdiği tepkiye, herkesin dikkat kesilmesi gerekir. Bu arada, bile bile bu savcıya fiili müdahalede bulunan, bayan koruma memurunun hareketini de, mercek altına almak lazım. Acaba spontane bir harekette mi bulundu, yoksa bir yönlendirme sonucu olarak, "DURUMDAN VAZİFE Mİ ÇIKARDI?" Burası önemli, çünkü bir polis memuru bir savcıya karşı nasıl davranacağını bilir, hele bu memur bir koruma görevlisi ise... Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, Taraf Gazetesi'nden Neşe Düzel'e verdiği röportaj'da, HSYK'nın yapısını bir nevi mikro milli güvenlik konseyine benzetiyor ve bu kurulun tipik bir 12 Eylül ürünü olduğunu belirtiyor. Bu kurulla 12 Eylül zihniyetinin yargı içinde derinleştirildiğine dikkat çekiyor. Bunlar önemli tespitler... Üçüncü husus, CHP'nin anayasa değişikliği konusunda; uzlaşmaya kapı aralar gibi yaptığı son teklifinin devamında, daha başka nelerin ortaya çıkacağıdır. Zira CHP bir yandan değişiklik paketi üzerinde uzlaşma arar görünürken, aynı anda bu paketin en önemli kısmının askıya alınmasını da istiyor! Bu önerisiyle Baykal, 12 Eylül'ün ürünü olan HSYK'nın mevcut yapıyla devamını sağlamaya çalışıyor!.. Bu şartlarda, uzlaşmanın kolay olmayacağı açıkça ortada. Öte yandan, Cumhuriyet Başsavcısının yeni bir kapatma davası hazırlığında olduğuna dair söylentilerin ardı arkası kesilmiyor... Herhalde AK Parti, bu durumu da göz ardı edemez. Anayasa değişikliğinin mutlaka hayata geçirilmesi gerekiyor. Aksi halde, statüko Türkiye'nin önünü tıkamaya devam eder. Mesela: AYM 1980'lerden bu yana özelleştirmeye ne kadar köstek oldu, biliyor musunuz?!.