Millî Eğitim'de ahval ve şerait...

A -
A +
'Ahval ve şerait' kelimelerini anlamakta zorlanacak genç kuşak okuyucular, önce bir sözlüğe müracaat etsinler, daha sonra da kelime hazinelerini bu derece küçülten ve daraltan "millî eğitim" sistemine sitemlerini iletsinler!
Evet, bu değişik girizgâhı bilhassa yaptım. Böylece eğitim dünyamızdaki sayısız problemlere kısaca işaret etmek istedim... ÖSYM 2013 LYS geometri dalında, Türkiye ortalamasının; otuz soruda dört doğru cevap olduğu yolunda yayınlanan istatistiki bilgi, genel manzara hakkında yeteri kadar fikir veriyor bize! Bu konuyu köşesinde ele alan Prof. Eser Karakaş (Star 11 Ağustos), durumu "toplumsal eğitim faciası" olarak niteledikten sonra, bu alanda daha detaylı istatistiki bilgilerin yayınlanmasını, Millî Eğitim Bakanı ve ÖSYM Başkanından bizzat talep ediyordu. Üniversite giriş sınav sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte her sene medyada geniş işlenen, 'sıfır puan alma' meselesi herkesin zihninde yeterince yer etmiştir sanıyorum. Yetkililerin her seferinde meseleyi teknik sebeplerle, sınavın özelliği ve soruların niteliğiyle açıklama gayretleri, problemin esasına dair bir çözüm olamıyor ne yazık ki...
Türkiye'de millî eğitim sisteminin, öğrenci-öğretmen, eğitim-müfredat ile ölçme ve değerlendirme kriterlerinden tutunuz, okula başlama yaşı ve kılık-kıyafet meselesine kadar, her konuyu tümüyle yeni baştan ele alma ve köklü çözüme kavuşturma ihtiyacı kaskatı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Sosyal medyada her gün bir branştaki öğretmenlerin, yetkililere tayin çağrıları ve buna dair toplumsal kampanyaları birbirini kovalıyor. Hangi meslekte, hangi branşlarda, ne kadar öğretmen adayı yetiştiriliyor, buna dair ihtiyaç tespiti ve planlama ne ölçüde yapılıyor, bu planlama ne kadar gerçekçi?.. Bu soruları sormak kolay, ama cevap vermek o kadar kolay değil. Hele hele yetkili ve sorumluların yerine kendimizi koyduğumuzda, bu işlerin altından kalkmanın öyle her babayiğidin harcı olmadığını da kestirebiliyoruz. Soruları da bu bilinçle sorduğumuzu yetkililer fark etmelidir.
Millî Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı'yı, yıllar önce Enformatik Cehalet kitabı vasıtasıyla gıyaben tanıdım. Daha sonra yakından da tanıma fırsatım oldu. İnsana güven veren bir tarzı, mütefekkir bir edası var. Bu yönüyle muhatapları üzerinde olumlu tesir bıraktığı yaygın bir kanaat... Sayın Bakan, dünkü önemli açıklamaları ile de bu kimliğini pekiştirdi. Lise kontenjan probleminden dershaneler meselesine kadar, öğrenci, öğretmen ve velilerin zihnindeki pek çok tereddüt ve endişeyi giderdi. Esasen, AK Parti iktidarının on küsur senelik istikrarlı yönetimi dolayısıyla, millî eğitim politikalarında nispi bir istikrar sağlanabildi. Fakat buna rağmen, eğitim ve öğretim sisteminde her sene değişiklikler yapılması, bir türlü eksik olmadı. Sayın Hüseyin Çelik'in uzun bakanlık döneminde, epeyce bir devamlılık sağlanmıştı. Daha sonra Sayın Ömer Dinçer'in giriştiği reform niteliğindeki büyük değişim programı, eğitim dünyasında reaksiyonlara, halef-selef bakanlar arasında da ufak çaplı bir polemiğe yol açtı. Dinçer'den sonra gelen Avcı döneminde, bir nevi restorasyon söz konusu. Ama görünen o ki, yap-boz uygulaması devam ediyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.