Orman yangınları kâbus oldu!..

A -
A +

Orman yangınları diyoruz, ama Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, yangınların ekseriyetinin orman alanında çıkmadığına dikkat çekiyor. Çöpün, otun içine atılan bir sigara izmariti felakete dönüşüyor!

 

 

Havaların ısınmasıyla beraber, hemen her sene gördüğümüz felaket manzaraları, sanki bu yıl çok daha şiddetli oluyor… Orman Bakanlığı kaynaklarından verilen bilgiye göre, haziran ayında toplam bin beş yüz on altı yangın vukua gelmiş… Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı son beş gün içinde, 342 yangına müdahale ettiklerini duyurdu. Adı üstünde yangın yani ateş, her şeyi yakıp kül ediyor… Sakarya’da bir izmaritten çıktığı tahmin edilen yangın, ta Bilecik’e kadar uzanıp faciaya yol açtı. Yüzlerce, binlerce hektarlık yemyeşil alanların yanıp kararmasını kenardan çaresizce seyrediyoruz. Yanan canlılar sadece ağaç ve bitkiler mi? Ekosistemde yaşayan sayısız canlı türü, bu felaketlerle birlikte yok olup gidiyor… Alın size çevre felaketi. Bizde ve tabiatıyla bütün dünyada, her sene benzer fecaatler tekrarlanıyor ne yazık ki!.. Ne kadar uyarı yapılırsa yapılsın, ne kadar tedbir alınmaya çalışılırsa çalışılsın, totalde yangınlar azalmıyor, artıyor. Kaldı ki, orman yangınlarına karşı alınan tedbirler, bu sahada kaydedilen teknolojik gelişmelerle birlikte (Drone'larla gözetleme vs.) daha hızlı ve etkili müdahale imkânları da sağlıyor. Fakat ne yazık ki, yangınların çıkışı ve yayılması, sebebiyet verdiği zarar ve tahribat, izafi olarak artıyor. Bunu sadece ülkemiz açısından değil, dünya geneli için ifade ediyorum. Orman yangınları küresel bir büyük ve ortak mesele. Ve ne yazık ki en gelişmiş ülkeler dahi, bu konuda yeterli bir konumda değil. Dolayısıyla her sene gezegenimizden milyonlarca hektarlık orman ve yeşil alan yanıp kül oluyor. Bir de özellikle, henüz kalkınamamış memleketlerin genel manada tabiat varlıklarına karşı duyarsızlığı ayrı bir çevre felaketi... Gelecek nesillerin yaşayabileceği bir dünyayı miras bırakalım diyoruz. Ama yapılanlar maalesef bu hedefi desteklemiyor. Bu konuda faaliyet gösteren sayısız sivil toplum örgütleri de var, lakin netice fazla değişmiyor…  

 

Türkiye, son yıllarda bilhassa yangınlara havadan müdahale konusunda, uçak ve helikopter gibi vasıtaların temininde ve kullanımında, çok ciddi ilerlemeler kaydetti. Günlerdir sahada yangına müdahale çalışmalarını yöneten ve yönlendiren Bakan Yumaklı, bir taraftan bu gelişmelere ve artan imkânlara işaret ederken diğer yandan da vatandaşların dikkatli olmaları, hassasiyet göstermeleri çağrısında bulunuyor. Bu çağrı esasen herkesin yaptığı ve yapması gereken bir çağrı. Gelgelelim çağrılara insanlarımız ne derece kulak veriyor? Sayın Yumaklı, vatandaşların birkaç saniyelik duyarsızlığının nasıl felaketlere yol açtığını tekrar tekrar hatırlatıyor. Bu yüzden de çöpün, otun içine lütfen ateş atmayın diyor. Bu durumda mesela; anız yakan, çöp yakan, orman içinde piknik yapıp mangal yakan, mangal ateşini tam söndürme basiretini gösteremeyen ve bununla birlikte, sadece ormanı değil kimi zaman tarım alanlarını yakan, milyonlarca liralık ürün kaybına sebebiyet verenlere ne demeli? Bakan bilgi verirken, yıl boyu memleketin her köşesine görevlilerin giderek, başta köylüler olmak üzere hemen herkese bu konuda bilgilendirmeler yapıldığını belirtiyor. Fakat vatandaş yapılan uyarılara yeterince önem vermezse, emekler boşuna gidiyor tabii. Asıl önemli olan bu nokta!

 

Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor… On binlerce vatandaş, alevlerin yaladığı evlerinden kaçıyor canını kurtarmak için. Devlet kurumları bütün imkânları seferber ederek can kayıplarının önüne geçmeye çalışıyor. Sadece insanları değil, hayvanları da yanmaktan kurtarmak için canhıraş bir mücadele veriliyor. Bu mevsim her sene Ege ve Akdeniz bölgeleri için bilhassa çok zorlu geçer… Bu sene de aynı durum tekrarlanıyor. İzmir, Manisa, Muğla, Adana, Isparta ve diğerleri. Her ilde en az beş altı ilçede çıkan geniş çaplı yangınlar, yüreğimizi bir kere daha yaktı. İnsanlar bütün gücüyle alevleri durdurmaya çalışıyor. Durum son derece kritik. Ve ne yazık ki önümüzdeki günlerde tehlike daha da büyüyecek gibi… Zira Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde rüzgârların daha da şiddetlenmesi bekleniyor. Bunu daha tehlikeli hâle getirebilecek bir şey de, havaların aşırı derecede yükselme ihtimali… Anlayacağınız tehlikenin kat kat büyüme ihtimali pek yüksek. İşte bu durumda bütün vatandaşlara büyük sorumluluk düşüyor. Hep birlikte ormanlarımızı, tarım alanlarımızı ve diğer canlı-cansız varlıklarımızı ateşten korumalıyız. Yukarıda ismini verdiğimiz illerde ve ilçelerde, yüzlerce ev ve ahır da yangından etkilenerek kullanılamaz hâle geldi. Bazı bölgelerde bu tahribat afet seviyesinde tezahür etti. Türkiye bir yandan ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, bir taraftan 6 Şubat Deprem Felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken, Hatay Antakya’da olduğu gibi, afet üstüne afete maruz kalmak hakikaten ürkütücü. Kaynaklarımız asla sınırsız değil. Bunca ihtiyaç varken, bir de yangınların sebebiyet verdiği zayiat ağır bir yük olarak hepimizin sırtına biniyor. İşte bunun için yol kenarına, çöpün içine sigara izmariti atma sorumsuzluğuna muhakkak son vermek gerekiyor.

 

Evet, ne yazık ki orman ve tarla yangınları, bu sene de kâbus gibi üzerimize çöktü. Yanan varlıklar millî servet. İnşallah bu felaketler daha fazla büyümez ve mücadele gücümüzü aşacak noktalara tırmanmaz. Türkiye, pek çok başka ülkeye nazaran, bu yangınlara en sürati şekilde müdahale etme ve söndürme hususunda iyi bir konumda. Velakin tek bir ağacın dahi yanıp kül olmasına tahammülümüz yokken, ciğerlerimiz mesabesindeki ormanlarımızın cayır cayır yanması, bizi daha dikkatli ve şuurlu olmaya sevk etmelidir. Başka türlü ufuklarımızı karartan alevlerle mücadele edemeyiz...

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.