CHP hep kaçak güreşiyor!..

A -
A +

TBMM 28. Dönem 4. Yasama Yılının açılış merasimi özel oturumuna katılmama kararı alan CHP, yine kaçak güreşme yoluna gitti… Esasen bu hâl, CHP’nin bir nevi siyaset tarzının yansıması. Neticesi yoktur!

 

 

 

 

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihindeki en eski parti olan Cumhuriyet Halk Partisi, bir türlü ülkenin siyaset geleneklerine gerektiği şekilde uyum sağlayamadı? Neden acaba? Moda deyimiyle, CHP’nin iç siyasi kodları neden memleketteki genel siyasi teamüllerle uyuşmuyor? Bunun bir izahı var mı? CHP Genel Başkanı Özgür Özel, büyük bir marifetmiş gibi mağrur bir eda ile şunu diyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ne ayakta ne de oturarak karşılamayacağız… Onun katıldığı etkinliklere biz katılmayacağız. Şayet Meclis’teki resepsiyona katılırsa, biz resepsiyona da katılmayacağız.” Bu hâliyle gerçekten Özgür Özel, ciddi siyaset filan yaptığını mı zannediyor? Ve böyle bir tavrın neticesinde nasıl bir siyasi kazanım bekliyor? CHP bugüne kadarki protest davranışlarında, müşahhas olarak neyi elde etti ki? CHP’nin bu tür aykırı davranışları artık kamuoyunda kanıksanmış bir durum. Her vesileyle topu taca atmayı ve kaçak güreşmeyi bir çıkış yolu olarak gören CHP’nin, artık bu bayatlayan tavırları terk etmesi hakikaten ülke yararına olur. Siyasetle biraz ilgilenenler hemen hatırlayacaktır. CHP 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra, seçilmiş olan bazı vekillerin hapisten tahliye edilmemesi ve Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi üzerine, Meclis’te yemin törenine de katılmamıştı. Sadece, en yaşlı üye sıfatıyla Meclis oturumuna başkanlık eden Oktay Ekşi yemin edip görev almayı kabul etmişti… Geriye kalan CHP’li vekiller bir aylık bir direniş ve yoğun müzakereler sonucunda nihayet kürsüye çıkıp yemin etmişlerdi… Anlayacağınız CHP bunu hep yapıyor. Bahane bulmak da, CHP için pek mesele değil. Olur-olmaz gerekçelerle oyunbozanlık etmekten kaçınmıyor. Bu sefer de CHP, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la aynı yerde olmamak gibi gülünç bir gerekçe ile yan çiziyor. 2014 yılında, Erdoğan ilk kez cumhurbaşkanı seçildiğinde de, aynı yola başvurmuştu. Ondan önce 2007 yılında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi sırasında da bu oyunu sergilemişti. Yani bu hâl, CHP’nin hâl-i pür melali!.. Varsın devam etsin bu ucuz siyaset bezirganlığına…

 

MHP lideri Devlet Bahçeli haklı olarak CHP’nin bu tarz sevimsiz politik atraksiyonlarına karşı sert tepkide bulundu. “Gazi Meclis gelişigüzel protesto alanı veya gafilce ikmal edilen siyasi pervasızlık sahası değildir. Taşımış olduğu tarihî saygınlığa bağlılık ve riayet herkesin, bilhassa Meclis çatısı altında görev yapan muhterem milletvekillerinin ortak mesuliyet ve mükellefiyetidir…” CHP resmen bu mükellefiyetten kaçıyor. Sayın Bahçeli haklı olarak şu uyarıyı da yapıyor: “Sipariş gerginliklerle, sığ ve kısır söz düellolarıyla geçirilecek vakit yoktur. Türk Milletinin hadim ve haysiyetli bir siyaset anlayışına, ahlaki temele dayanan yapıcı ve sorumlu yasama faaliyetlerine layık olduğu asla unutulmamalıdır…” Ana muhalefet partisi, bu türden davranışları itiyat hâline getirmekle bahse konu sorumluluğun idrakinde olduğuna dair bir belirti vermiyor ne yazık ki! Böyle olduğu için de üç çeyrek asırlık, çok partili siyasi hayat döneminde bir kere olsun, Türk milletinden iktidar yetkisi alamadı. Bu kaskatı gerçeğe rağmen, CHP hâlâ daha millî irade ile zıtlaşarak yol almaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın yüzde elli iki oy ekseriyetiyle tekrar Cumhurbaşkanı seçilmiş bir şahsiyet. CHP bu gerçeği kabullenememek yüzünden yanlışta ısrar ediyor. Varsın devam etsin. Ama sonunda karşılaşacağı durumu da aklından çıkarmasın.

 

Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok yoğun geçmesi beklenen bir yasama yılına giriyor. Temenni edelim ki, millî iradenin tecelligâhı olan Meclis, ülkenin ve milletin çözüm bekleyen meselelerine uygun yasama çalışmalarıyla ihtiyaç duyulan hukuki düzenlemeleri, gecikmeksizin hayata geçirir. Bilhassa kamu düzeni ve asayiş konularında, şiddetle ihtiyaç duyulan kanuni düzenlemelerin bir an evvel yeterli yargı paketiyle yürürlüğe girmesi zaruridir. Bunun yanında Millî dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun çalışmaları da, “Terörsüz Türkiye” sürecinin sağlıklı yürüyebilmesi için çok ehemmiyet arz ediyor. CHP bu komisyona katılıp katılmama konusunda da tereddüt göstermişti. Ama sonunda sağduyu galip geldi ve katılma kararını verebildi. Fakat komisyon çalışmalarına da katkı yapmak gerekir… Şu ana kadar, CHP’li üyeler nedense hep komisyonun görevleri dışında kalan konuları gündeme getirerek vakit kaybına sebebiyet veriyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, dün açış konuşmasında Komisyonun kritik çalışmalarına dair hatırlatmalarda bulundu. Sahi, Türkiye’nin yüz yüze bulunduğu en önemli mesele Terörsüz Türkiye ortamının sağlanmasıdır. Burada yasama organı olarak Meclis’e büyük sorumluluk düşüyor. Komisyonun hazırlayacağı altyapı, sürecin sağlıklı ve hızlı ilerlemesi için olmazsa olmaz mesabesindedir. Kurtulmuş’un dile getirdiği üzere, “Türklerle Kürtler arasına sokulan nifak tohumlarının” bertaraf edilmesi için herkesin samimiyetle kendisine düşen görevi ifa etmesi şarttır… Her şeyden önce vatanseverlik ve samimiyet ve bütün vatandaşları kucaklayan gerçekçi bir siyaset anlayışı hâkim kılınmalıdır. Burada şüphesiz siyasi partilerin sorumluluğu çok büyük. Ana muhalefet partisi CHP, bu noktada tekrar durumunu değerlendirmeli ve görevden kaçmayı artık terk etmelidir.

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.