Şam Yönetimi ülkede güvenlik ve istikrarı sağlamaya çalışırken, dâhilî ve haricî şer odakları da asayişi bozmaya dönük her türlü fitneyi körüklüyor… Dün Humus’ta câmiye konan bomba bunun son örneği...
Altyapısının üçte ikisi yıkılmış, milyonlarca insanın başını sokacak bir yer aradığı Suriye’nin derdi pek çok… Her bir derdi ayrı hikâye! Ancak en yakıcı meselesi hiç tartışmasız ülkenin bütünlüğü ve millî güvenlik… Bu konuda Suriye’nin en ciddi baş ağrısı tartışmasız, Siyonist İsrail Devleti. Çünkü Suriye topraklarının yaklaşık üçte birini kontrolü altında tutan terör örgütü SDG/PYD/PKK, an itibarıyla İsrail’in himayesi altında bu fiilî durumu devam ettirmek istiyor. Esad rejimi on yıllarca, âdeta İsrail ile örtülü bir iş birliği içinde, iktidarının devamı karşılığında, bu ülkeyle her türlü uzlaşma konumundaydı… Mesela Golan Tepeleri'nin işgal ve ilhakını Esad rejimi yarım asır boyunca, doğru dürüst mesele yapmadı bile! Ama rejim gidince işler değişti. İsrail Suriye’yi asla eski kıvamında bulamayacağı için, 8 Aralık 2024 gününden beri aralıksız olarak istediği her saatte ülke topraklarına havadan-karadan ha bire saldırı düzenliyor. Suriye’de işbaşına gelen yeni hükûmet, yakılmış-yıkılmış ülkeyi ayağa kaldırmak için kıvranırken, bir taraftan da İsrail tasallutu karşısında ciddi sıkıntı yaşıyor… ABD’nin artık arkalamayacağını resmen açıkladığı SDG/PKK, varılan mutabakata rağmen, Suriye ordusu ile entegre olmaya yanaşmıyor. Daha önce ABD’nin özendirdiği ve şimdilerde İsrail’in açık destek verdiği üzere, ademimerkeziyetçi bir söylemle, Suriye’de üniter devlet yerine federatif bir yapı kurulmasının peşinde koşuyor. Bu, Suriye için en büyük felaket manasına geliyor… Gelgelelim İsrail bir ve bütün bir Suriye istemediği için, SDG’yi bu macera için sınırsız şekilde teşvik ediyor. Sadece SDG/PKK’yı değil, İsrail; Esad rejiminin artığı unsurlar tarafından girişilen Nusayri kalkışmalarını da, keza Suriye’deki bir kısım Dürzileri de aynı şekilde ayrı baş çekmeleri için tahrik ediyor. Bunlara para, silah ve her türlü istihbarat ve lojistik destek veriyor…
Hâl böyle olunca mahut gruplar, Suriye hükûmeti ile diyalog kurmak yerine çatışma yoluna gidiyor. Özellikle SDG/PKK’nın fiilî kontrolü altında bulunan Kuzey Doğu Suriye topraklarında gerilim had safhada ve çatışmaların ardı arkası kesilmiyor. Bu bölgede yaşayan Arap aşiretleri bilhassa çok rahatsız ve isyan hâlinde. Daha beş gün önce, Halep’te ölümcül çatışmalar yaşandı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın Şam’a yaptığı ziyaretin hemen akabinde terör örgütü SDG/YPG’nin unsurları saldırıya geçti. Bu saldırılarla SDG kendince bir yerlere mesaj vermeye çalışıyor. Daha önce de bu köşede belirttiğimiz üzere, bölücü terör örgütü zaman kazanmaya ve bu arada yeni destekler bulmaya çalışıyor… Ayrılıkçı Dürzi ve Nusayrilerin ülke düzenini tehdit eden tutum ve davranışları da aynı cephe adına, Suriye’de ulusal güvenliği büyük tehlikeye sokuyor. Bu durum en fazla İsrail’in işine geliyor tabii. Bütün bu olumsuzluklar Suriye Hükûmetini uğraştırırken, üç gün önce Amerika’nın önemli gazetelerinden New York Times dikkat çekici bir haber analiz yayınladı. Buna göre sürgünde yaşayan Esad döneminin bazı generalleri de Suriye’de bir isyana kalkışmak için çalışıyormuş. “Ousted and in Exile Generals Secretly Plot Insurgency In Syria" başlıklı haberde bazı isimler de veriliyor. Bahse konu isyanın finans kaynaklarını Beşar Esad’ın kuzeni ve Suriye’nin bir dönem en büyük zenginlerinden olan Rami Mahluf sağlıyormuş. İsyanın askerî boyutunu ise eski Özel Kuvvetler Komutanı Süheyl Hasan ile eski Askerî İstihbarat Şefi Kemal Hasan yönetiyormuş. Vâkıâ, Kemal Hasan bu iddiaları kabul etmemiş ve iddiaların asılsız olduğunu ifade etmiş. Ama herhâlde doğrudan kabul etmesini de kimse beklemez!.. NYT gazetesinin haberinde Suriye’nin kıyı şeridindeki yerleşim yerlerinden savaşçı toplandığı belirtiliyor. Verilen rakamlar abartılı görünse de düşündürücü. 160 bin kişilik silahlı bir güçten bahsediliyor… Bunların içinde 20 bin kişi makineli tüfek sahibi imiş. Suriye’nin şu hâline bakınız. Bir tarata SDG/YPG 60-70 bin kişilik savaşçıya sahip olduğunu iddia ediyor. (Ki, güvenilir kaynaklar bunu doğrulamıyor… SDG içinde farklı etnik kimliğe sahip çok sayıda savaşçı var. Özellikle Arap aşiretlerinden…) Diğer yandan elli yıl boyunca Suriye halkına kan kusturan zalim Esad rejiminin katilleri, yeni bir serüven için güç toplamaya çalışıyor. Bu da yeni bir bela. Öyle anlaşılıyor ki, Suriye’ye rahat vermeyecekler…
Suriye’de karışıklık çıkarmak bazıları için zor değil. İsrail veya İran… Dün Humus şehrinde cuma vaktinde, bir camiye bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda en az beş kişinin hayatını kaybettiği, 21 kişinin de yaralandığı açıklandı. Bu zor zamanlarda Suriye halkına ve hükûmetine, en büyük destek kesinlikle Türkiye’den geliyor. Zaten Türkiye’nin on üç yıllık kararlı ve samimi desteği olmasaydı, kim bilir bugün ülke daha ne hâllerde olurdu. Suriye halkı bu bakımdan kadirşinas ve Türkiye’ye şükranlarını eksik etmiyor. Şüphesiz kardeş Suriye halkı her türlü yardım ve desteği de hak ediyor. Bu zor zamanlar da elbet geçecek. Ne acıdır ki, Suriye’de ve kanayan yara olarak bilhassa Gazze’de, kan ve ateşle imtihan çok yıkıcı geçiyor. Filistin halkı seksen yıldır İsrail zulmünün pençesinde kıvranıyor. Gazze’de soykırımın devam etmesi kimsenin umurunda olmuyor. "Düşenin dostu yoktur" derler. Nasıl bir dünya ise!

