2013’te, yargı eliyle kotarılmak istenen darbe teşebbüsünün üzerinden 12 sene geçti… Bu on iki sene zarfında ülke müspet ve menfi pek çok şey yaşadı. Devletin âdeta uçurumun kenarına geldiği birçok badire atlatıldı.
7 Şubat 2012’de, dönemin Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik ilk hamle, Erdoğan’ın o gün ameliyata girmesinin ertelenmesiyle akamete uğradı diye özetleyebiliriz. Zira o zaman aralığında, memleketin istikbaline dair çok dramatik gelişmeler yaşandı. Hakan Fidan’ın savcıya ifade vermek üzere çağrılması, büyük oyunun bir bölümü idi. Başbakanın, ifadeye gitmemesi yolundaki talimatı, gidişatın seyrini kökünden değiştirdi… O dönemde Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak bilinen örgüt henüz diğer "marifetlerini" tam olarak sergilememişti!.. MİT üzerinden kotarmak istediği sonucu elde edemeyince başka mecralarda alternatif hamlelere yöneldi. Her şeye rağmen sonuca kilitlenmişti. Mesela Gezi olaylarının bu tezgâhın doğrudan bir parçası olduğu sonradan anlaşılacaktı… 2013 Mayıs, Haziran aylarında Türkiye’yi âdeta cendereye sokan Gezi olaylarının arkasındaki gücün kim olduğu fark edilene kadar, köprülerin altından çok sular aktı. Derken peş peşe kumpaslar sökün etti ve 17-25 Aralık, Yargı-Emniyet ortaklı darbe teşebbüsü sahnelendi. Hatırlanacağı üzere 17 Aralık 2013’te dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğullarıyla bazı iş adamları ve bürokratlara yönelik rüşvet ve yolsuzluk iddiasıyla operasyon yapıldı. Kumpas o şekilde kurulmuş ki, İçişleri Bakanı evine yapılan baskından sonra haberdar olabiliyor… Her şeye rağmen, hükûmetin sağlam duruşu ile bu kumpas sonuçsuz kaldı. Yani PDY örgütü amacına ulaşamadı. Ama vazgeçmedi. Bir hafta sonra 25 Aralık’ta, örgüt bu defa doğrudan Başbakan Erdoğan’ı oğlu Bilal Erdoğan üzerinden hedef almak istedi. Bu sefer de devlet ve hükûmet organlarının kararlı duruş ve isabetli uygulamalarıyla kirli tezgâh bir kere daha boşa çıkarıldı… Tezgâh bozuldu, birden fazla darbe teşebbüsü akamete uğratıldı. Velakin hâlâ daha FETÖ direnmeye ve saldırmaya devam ediyor…
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, FETÖ'nün 17-25 Aralık darbe girişiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde ve Türk milletinin desteğiyle tarihin çöp sepetine atıldığını belirterek “Bugüne kadar millî iradenin üzerinde hiçbir güç tanımadık, bundan sonra da tanımayacağız” şeklinde bir paylaşımda bulundu. Bakan Tunç, sosyal medya hesabından, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 12 yıl önce girişimde bulunduğu 17-25 Aralık kumpasına dair şunları söyledi: “Milletimizin ortak iradesi, hukuk ve demokrasi dışı tüm kirli planları boşa çıkarmıştır. Ülkemizin büyümesinin ve güçlenmesinin önünü her 10 yılda bir kesmeye çalışan vesayetçi zihniyetin hain operasyonlarından biri de 17-25 Aralık hain darbe girişimidir. Emirlerini karanlık odaklardan alan vesayetçi zihniyet kirli emellerini, devletin içine sinsice yuvalanan FETÖ’yü kullanarak emniyet ve yargı üzerinden gerçekleştirmek istemiştir. Sahte delil ve senaryolarla millet iradesinin önü kesilmek istenmiş, anayasal düzenimiz, demokratik hukuk devletimiz, bağımsızlığımız hedef alınmıştır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliği, aziz milletimizin desteği ve güveniyle 17-25 Aralık’taki kirli senaryoları tarihin çöp sepetine attık. Bugüne kadar millî iradenin üzerinde hiçbir güç tanımadık, bundan sonra da tanımayacağız.” Yalnız unutmamamız gereken hususlar var.
En son 15 Temmuz 2016’da ihanet kalkışmasında bulunan FETÖ’nün ne korkunç bir örgüt olduğu ve devletin kılcal damarlarına nasıl sızdığı artık kaçınılmaz olarak ortaya çıktı. Örgütün devlete ve millete verdiği zararın korkunçluğu ortada. Ve bütün olup bitenlere rağmen mahut örgüt emelinden vazgeçmiyor, pes etmiyor. Hâlâ daha hemen her gün bir karanlık köşede yuvalanmış örgüt elemanları yakayı ele veriyor. Fakat yakalananların sayısına ve durumuna bakınca insan ister istemez endişe duyuyor. Zira örgütün tamamen bertaraf edilmesinin ciddi zorluğu düşündürüyor. Bu öyle tehlikeli bir örgüt ki, elli seneden beri devletin içinde cirit atmış, binlerce; on binlerce kişiyi yoldan saptırmış ve neticede ülkenin başına bela olmuş. 26 sene evvel, 1999’da ilk defa devletin emniyet raporlarına girmiş ve daha o gün, bu sinsi yapının emniyet ve istihbarat teşkilatına nasıl sızdığı izah edilmiş. Ondan beş sene sonra 2004 yılında da Millî Güvenlik Kurulu, örgütün ülkenin millî güvenliği için büyük tehdit ve tehlike olduğunu karar altına almış… Ve sıkı durun; buna rağmen PDY, yoluna aynı şekilde devam edebilmiş, tam on iki yıl sonra da 15 Temmuz ihanet kalkışmasını gerçekleştirebilmiş!.. Devletin silahlı kuvvetlerinde görevli general kadrosunun yarısını devşirmiş olduğu dehşetle görülmüş. O yüzden şu hususu hiç unutmamak gerekiyor… Su uyur, düşman uyumaz! Adalet Bakanı Sayın Tunç’un ve buna benzer diğer mesaj ve paylaşımlarında ifade edilen iyimser ifadeler elbette moral motivasyon bakımından gerekli ve faydalı. Lakin FETÖ’nün yapısı ve geçmişi hakkında, devletin artık her şeyi bildiği bir safhada, ileriye dönük tehlike ve tehditlerin devamına mahal vermemek üzere çok daha dikkatli ve titiz bir yaklaşım gerekiyor. Devletin raporuna göre tam elli bir sene önce emniyet, istihbarat ve askerî kurumlara başlamış olan sızmaların seyri, yaşanan acı tecrübeler bundan sonrası için hata yapma lüksümüz olmadığını yeterince anlatıyor… Dolayısıyla tehlikenin geçtiğini asla düşünmemeliyiz!..

