Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
2025 bitti de… neleri alıp götürdü?
0:00 0:00
1x
a- | +A

Takvim yapraklarının tükenmesi veyahut rakamların artı yönde yer değiştirip mikyas olarak büyümesinin, insan hayatı üzerinde doğrudan nasıl bir tesiri vardır? Durdurulamayan, geri getirilemeyen zamanın akıp gitmesi…

Her sene sonunda veya her yılbaşında, aynı şeyler konuşulur… Aynı şeyler düşünülür ve belki de aynı veyahut benzer şeylerin yapılması için planlar yapılır. Bu planların bir kısmı geçen yıldan arta kalmış olabilir mi? Toplumun tamamı olmasa da bir kısmı, kendince biten senenin genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışır. En azından dışa yansımalarda bu böyledir? Televizyon kanallarının yaptığı sokak röportajlarında, insanların geleceğe dönük daha ümitli olmaya çalıştığını müşahede ediyoruz. Karamsarlara nazaran iyimser olanlar sanki daha fazla. Bazıları giden senenin kötü geçmiş olmasından ötürü, yılgın görünse de her şeye rağmen, ümidini muhafaza etmeye çalışıyor… Öyle ya, hep kötü gidecek diye bir şey yok!.. İnsanlar biraz da hayalleriyle yaşar. Lakin hayalle gerçeği de karıştırmamak lazım. Şayet yaşayıp geride bıraktığımız sene zarfında, yaptıklarımız fayda bahsinde ağır basıyorsa, vaziyet iyi demektir. Ancak bu ölçme ve değerlendirmeyi yeterince hassas yapmak icap eder. Sene içindeki ciddi kayıplarımızı unutursak veya yeterince ehemmiyet vermezsek, sağlam bir muhasebe yapmış olamayız... Bu muhasebe kavramını geniş manada almak gerekir. Kişinin maddeten ve manen elde ettiği başarılar ya da uğradığı kayıplar. Bu şekilde dört başı mamur muhasebe yapabilene gıpta edilir doğrusu. Çünkü buradaki muhasebe geçen ömrün bir hasılası… Faydası da zararı da çok derin. "Vakit nakittir" atasözünü duymayan hemen hemen yoktur. Gelgelelim vaktin kıymetini nakit değerince bilenimiz ne kadar? Nakit gelir de gider de. Telafisi mümkün. Ama “Zaman kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen o seni keser!..” Geçip giden zamanın telafisi mümkün değil. Yani her şeyi zamanında yapmak gerekir. Aksi hâlde kayıplar kaçınılmazdır…

Girizgâh olarak bu kadarı yeter!.. Gelelim 2025 senesi içinde olup bitenlere… Maalesef 2025 güler yüzlü, mutlu bir sene olmadı. Dünya huzurlu bir yıl geçiremedi. Savaşlar, iç çatışmalar, tabii afetler, açlık felaketi, vahim kazalar, korkunç cinayetler, ihanetler, insanlığı utandıran rezaletler… Bir taraftan baş döndürücü hızla gelişen teknolojiden de istifade ile, şahsi servetlerini orta büyüklükteki devletlerin millî gelirinin de üstüne çıkaran belli sayıdaki şahıslar… Diğer taraftan bir lokma ekmek bulamayan yüz milyonlarca insan… Böyle dengesiz bir dünyada huzur olabilir mi? İster rakam 2025 olsun, isterse 2026… Fark eden bir şey yok...

Siyonist İsrail’in Gazze’de iki sene içinde öldürdüğü masum insan sayısı, çoğu çocuk ve kadın 70 bin küsur... Resmî rakamlara göre. Velakin bazı Batı kaynaklı araştırmalara göre ise, sadece Ocak 2025’e kadar öldürülen Filistinli sayısı seksen bini geçiyor!.. Evet, Siyonist, barbar İsrail’in vahşi bombardımanla yıktığı şehirlerin enkazında kaç on bin ceset var, bunu ne yazık ki bilmiyoruz. Bilsek neyi değiştirir ki?! Sudan’da kaç yüz bin kişi öldü? Onu da bilmiyoruz. Ortalama günde iki bin kişinin öldüğü belirtiliyor. On bir milyon kişi de yerinden yurdundan kaçmak zorunda kaldı. Hayatta kalabilmek için… Onlar şimdi aç ve susuz. Sudan iç savaşını körükleyenler arasında, güya adı İslâm ülkesi olan devletler (veya devletçikler) de var.

Dünya bugün orman kanunlarıyla yönetilmeye çalışılıyor!... Bir tarafta onun bunun toprağına ve zenginliğine çökmek için hiçbir kaide ve kuralı tanımayan Amerika… Kanada’yı elli birinci eyalet yapmak isteyen, Panama Kanalı'na hemen çökmeye çalışan, Danimarka’ya bağlı Grönland Adasına özel temsilci tayin eden bir Donald Trump… Venezuela’nın petrolüne çökmek için her gün uyuşturucu bahanesiyle yeni bir askerî operasyon tertip ediyor… Latin Amerika ülkelerini cendereye sokup istediği kıvama getirmek için ABD’nin devasa askerî gücünü seferber etmiş durumda. Buna karşılık Çin zaman kazanma peşinde. Herhangi bir askerî faaliyete girişmek zorunda kalmadan olabildiğince mesafe almaya çalışıyor. Tayvan’ın ABD’ye karşı en büyük kozu olduğunu hiç unutmadan… Amerika’nın gümrük duvarlarını ha bire yükseltmesini esneklikle karşılamaya çalışıyor. Nereye kadar? Beri tarafta kuşatılmayı yarmak için sert gücünü son limitlerine kadar kullanmaktan geri durmayacağı görülen Rusya… Bu üçü, yeni yeni şekillenmeye yüz tutan “çok kutuplu dünyanın” en sivri kutupları… Tam bir şaşkınlık ve dağınıklık içinde bulunan Avrupa, çaresizce olayları izliyor. Bakalım kendi güvenliğini sağlayabilecek bir yeni mekanizma teşkil edebilecek mi? Siyonist Lobi’nin baskısı altında istediği kararları bağımsız şekilde almakta zorlanan Amerika, beri tarafta Avrupa birliğinin ensesinde boza pişirmeye devam ediyor. Yaşlı Kıta şaşkın!.. Amerika daha fazla güç kaybına uğramadan kendisini sağlama alacak bir denge oluşturmaya çalışıyor. İsrail her zaman olduğu gibi, şöyle ya da böyle arkasına almayı becerdiği Amerikan sultasını istediği şekilde kullanıyor. Bu seksen seneden beri, Filistin meselesinde devam ediyor. Ama iki seneyi aşkın zamandır çok daha feci bir tablo ile karşı karşıyayız. Gazze’de soykırım bütün vahşetiyle devam ediyor. Ve şu ana kadar ABD bu insanlık suçuna ortak olmama konusunda bir türlü gerekli adımı atamadı. İsrail bununla da yetinmedi, ABD’yi âdeta burnundan sürükleyerek İran’a karşı saldırıya mecbur bıraktı…

Bu kötülükler hep 2025 senesinde cereyan etti. Ona göre 2026’yı düşünebilirsiniz...

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR