İç cephe tahkimi… Bir yıl geçti...

A -
A +
Yasama yılının açılış merasimleri çerçevesinde, geçtiğimiz çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan sahneler, kamuoyunda ve özellikle siyaset mahfillerinde tartışılmaya devam ediyor…
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın merkezinde yer aldığı bir fotoğraf üzerinden, bugünün siyasi durumu ve yarının muhtemel yansımaları okunmaya çalışılıyor. Bazıları fotoğrafı doğru okuyor.
 
Bazıları da kasten veya bilmeyerek konuyu çarpıtmaya, hafife almaya çalışıyor. Bahse konu fotoğrafta, Ana muhalefet partisinin genel başkanı dışında, hemen bütün parti liderleri mevcut… Özellikle Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın hayli uzun bir aradan sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen yanı başında oturması fazlasıyla ilgi topladı. Hâlbuki, aynı ülkenin devlet ve siyaset erbabının bir araya gelip sohbet etmesi, ülke meseleleri üzerinde fikir teatisinde bulunmasından daha tabii ne olabilir? Bu hâli, durduk yerde ‘olağanüstü bir hâle’ çevirmenin manası var mıdır?
 
Lakin memleketimizde, siyasi gerginliklerin; lüzumlu-lüzumsuz haddinden fazla hüküm sürmesi, normali de anormale dönüştürüyor… Her neyse, zaman zaman da olsa normale dönmek gayet faydalıdır. Siyasi tansiyonun düşmesi, diyalog kapılarının açılması, ülke adına daha sakin bir siyasi ortamda, herkesin üstüne düşeni yapmaya çalışması elbette beklenen ve özlenen bir durum. Evet, tam bir sene evvel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgesel ve küresel meselelerde, Türkiye’nin daha güçlü şekilde rol oynayabilmesi için “iç cephenin tahkim edilmesi gerektiğini” ifade etmesiyle birlikte, sanki bambaşka bir hava esmeye başladı. Akabinde Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına giderek eş başkanlarla tokalaşması ve 12 Ekim’de de, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a silah bırakma ve örgütü feshetme çağrısında bulunması, “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” kavramının birdenbire gündeme oturması sonucunu getirdi. Bazıları daha ilk andan itibaren, sürece çomak sokmak için epeyce gayretkeşlik yapmadı değil... Neymiş, Bahçeli’nin bu çağrısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haberi yokmuş falan filan. Bu üfürmeleri yapanlar devlet işlerinin öyle rastgele, plansız programsız; hazırlıksız, tesadüflerle yürümeyeceğini hesaba katmıyorlardı. Lakin daha sonraki gelişmeler, böyle düşünenlerin ne kadar sığ bir yaklaşım içinde olduğunu ortaya koydu. Erdoğan, Bahçeli’nin başlattığı sürecin arkasına güçlü bir irade koyunca, beklenen ilerleme de kendini gösterdi. Başlangıçta tereddüt içine girenler veya özellikle öyle bir hava estirmek isteyenler, olumlu gelişmeler karşısında tavır değiştirmek durumunda kaldı… Netice olarak, olmaz denilen oldu ve örgüt kendini feshetti. Hâlen silah bırakma safhası devam ediyor. Ancak bu safahatın hassasiyeti sebebiyle, fazla bilgi paylaşılmıyor. Ama bunun haklı gerekçelerini çoğunluk kabul ediyor zaten…
 
Netice olarak bir sene içinde cereyan eden olaylar zinciri, TERÖRSÜZ TÜRKİYE hedefine ulaşmak için yolun açık olduğunu bize gösteriyor… Terörsüz Türkiye hedefi, sadece sınırlarımızla çevrili bir ulusal güvenlik meselesi değil… Zaten bunun içindir ki, iç cephenin tahkiminden bahsediliyor. Komşumuz ülkelerin topraklarında olup biten şeyler, doğrudan veya dolaylı olarak bizi alakadar ediyor. Irak’taki, Suriye’deki, onunla birlikte Lübnan’daki siyasi ve askerî dengeler, bizim ulusal güvenlik meselemiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, öteden beri (Suriye bizim iç meselemizdir) derken neyi kastediyor? Suriye’nin toprak bütünlüğü için Türkiye neden bu kadar hassas davranıyor? Suriye’de ve Lübnan’da ve dahi Irak’ta, istikrarlı bir düzenin tesis edilmesinde Türkiye’nin çok ama çok büyük “misyon” yüklenmesi gerekiyor. Bunu gerektiği kadar yapabilmek için de, iç cephenin sağlam ve muhkem olması şart…
 
Bu meselede iç politik çekişmelerle, zaman kaybetmek pek fena! Ülkenin gerçek gücünü harekete geçirmenin önünü tıkamamak için, ucuz siyasetten zinhar kaçınmak lazım. Dolayısıyla ana muhalefet partisi CHP ve genel başkanı Özgür Özel’in, sudan bahanelerle; Meclis’in açılış programına katılmaması; yurtsever bir politik davranış değil. Geçen sene bu zamanlarda Cumhurbaşkanını Meclis’te ayakta karşılamak için kendi vekillerine talimat veren Sayın Özel, ne oldu da bu defa “meşruiyet” kazandırmayacağız diye tutturdu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam 23 yıldır halkın verdiği iktidar yetkisi ile bu ülkeyi yönetiyor ve son olarak 2023 Haziran’ında, yüzde elli iki oy oranı ile beş yıl için, üstelik üçüncü defa seçilmiş bir şahsiyet… Yani meşruiyetini, tartışmasız biçimde ve doğrudan milletten alıyor… Özel ve partisi, bu konuda meşruiyet verecek ya da geri alacak bir salahiyete veyahut iddiaya sahip değil ve olamaz.
 
Çarşamba günü Meclis’i boykot eden (Bu talimatın Silivri’den geldiği de yaygın kanaat!..) CHP ve Özel, kaybeden tarafta yer aldı. Eğer meşruiyet diye bir tartışma varsa, buna en güzel cevabı, yukarıda bahsini ettiğimiz o fotoğraf fazlasıyla veriyor!..
 
CHP ve lideri Özel, iç meselelerle başa çıkamayıp, parti bölünme noktasına gelince, bir önceki yazımızda dikkat çektiğimiz üzere, kaçak güreşme yoluna gidiyor… Ama bu yol yol değil. Meclis çatısı altında, Sayın Erdoğan’la birlikte o görüntüyü veren siyasi zevat, iç cepheyi tahkim noktasında takdire şayan bir tavır sergilemiş oldu. Ne talihsizlik ki, Özgür Özel bu çok önemli fotoğrafta yer alamadı.
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.