Nicolas Maduro, Venezuela Devlet Başkanı, ABD’ye göre “Güney Güneş Karteli lideri…” Kellesine tam 50 milyon dolar konuldu. Karayipler'de tansiyon yüksek. Venezuela’ya askerî müdahale an meselesi…
Manuel Antonio Noriega Moreno… Yahut kısaca General Noriega. Eski Panama diktatörü ve uyuşturucu baronu… ABD istihbarat servisleriyle çok sıkı fıkı ilişkileri olan birisi idi. 1934’te Panama’da fakir bir ailenin çocuğu olarak doğan Noriega, askerî eğitim aldı. 1950’lerden itibaren ABD unsurlarıyla iş birliğine girdi ve bu yolla çabuk yükseldi. 1968’de darbeyle iktidara gelen Omar Torrijos hükûmetinde askerî istihbarat başkanı oldu. Torrijos’un 1981’de ölmesiyle birlikte, güç merkezlerini arkasına alarak, Panama Yönetimini ele geçirdi. Noriega seçimlere girmeden, zayıf hükûmet ve kukla başkanlarla, Panama’yı 1983’ten 1989’a kadar fiilen askerî dikta ile yönetti. Önceleri ABD ile gayet aktif ilişkileri varken, sonraları durum değişti… Özellikle 1980’lerin ikinci yarısından itibaren gitgide işler kötüleşti. Vaktiyle ABD’nin en önemli istihbarat bağlantılarından biri konumunda iken, işler tam tersine döndü. Noriega uyuşturucu ticareti; kumar, kara para aklama gibi karanlık işleri ordunun desteğiyle yürütüyordu… Ama vaziyete göre, ABD ile menfaat çatışmasına girmişti.
Dün, Venezuela Devlet Başkanı Nicola Maduro’yu elinde kılıçla meydanlarda görünce, aklıma General Noriega geldi. Zira o da, ABD’ye karşı direnirken tıpkı Maduro gibi elinde kılıç sallıyordu! Ama sonu iyi olmadı. 1989’da Panama’yı işgal ederek Noriega’yı derdest edip götüren ABD, daha önce Miami ve Tampa’da açmış olduğu davalardan yargılayıp, 40 yıl hapse mahkûm etti. 17 yıl hapis yattıktan sonra, Noriega’nın “iyi hâlinden dolayı” cezası indirildi ve 2010 yılında Fransa’ya iade edildi. Fransa’da da tekrar yargılanan Noriega, yedi yıl hapis cezası aldı. Ancak 2011 yılında tekrar Panama’ya iade edildi. 2017 yılında, beyin tümörü sebebiyle Santo Tomas hastanesinde öldü… Evet, Amerika ile şöyle veya böyle gölgeli ilişkilere giren şahısların akıbeti pek iyi olmuyor…
Çünkü Amerika’nın sağı solu belli olmuyor. Bir vakte kadar kahraman diye takdim ettiği kişiler, birdenbire düşman ve hain muamelesine tabi tutuluyor. Kellesine ödüller konuluyor. Mesela Üsame bin Ladin… Yıllarca Amerika’nın dünya genelindeki radyo ve televizyon kanallarında başına beş milyon dolar ödül konulduğu anons edilip durdu. Sonunda, ABD bir senaryo ile güya bin Ladin’in evine operasyon yapıp öldürdü. Cesedini de her ne düşündüyse, götürüp okyanusa attı!.. Sadece bu malumat bile zihinlerde pek çok şüphe uyanmasına yol açtı. Velakin ABD cenahı ser verip sır vermedi. Kelleye konulan ödül, bazen de bizzat ABD tarafından geri çekiliyor. Mesela Suriye Devlet Başkanı Ahmet el Şara… Ebu Muhammed el Cûlani ismi ile anılırken yani HTŞ’nin (Hey’etu Tahrir iş-Şam) başında iken, kellesine on milyon dolar konulmuştu. Fakat aynı kişi şimdilerde Beyaz Saray’da devlet başkanı olarak ağırlanıyor. Üstelik bu ziyaretin iki gün öncesine kadar, el Şara, ABD’nin terör listesinde… Ki, öyle iken de; eylül ayında, New York’a gidip Suriye devleti adına BM kürsüsünden dünyaya seslendi. Velhasıl çok çetrefil işler bunlar...
Yazının ana ekseninden sapmadan, yeniden Venezuela ve onun devlet başkanı olan; kellesine tam 50 milyon dolar konulmuş Maduro’ya dönelim. Maduro’nun selefi olan Hugo Chavez’e de 2002’de bir darbe yapılmıştı. Fakat kırsal kesimdeki halk tarafından gerçekleştirilen şiddetli protestolar sebebiyle, kırk sekiz saat sonra darbe sona erdi ve Chavez görevine döndü. Aynı şekilde Maduro’yu devirmek için de hayli gayret sarf edildi… 2019’dan 2023’e kadar Venezuela dışında bir geçici hükûmet kuruldu. Bunun başına da Juan Guaido isimli bir kişi getirildi. Fakat bir netice alınamadı. Ne tuhaftır ki, 2025 Nobel Barış Ödülü, kendi ülkesine askerî müdahalede bulunulmasını isteyen Venezuelalı kadın politikacıya verildi. Ve o da, darbe yapması karşılığında bu ödülü Donald Trump’a bir nevi “rüşvet” olarak sundu!..
Kavanoz dipli dünyada böyle şeyler çok oluyor. Şu günlerde Karayipler'de, ABD fasılasız şekilde gövde gösterisi yapıyor. Bölgeye anormal ölçekte askerî yığınak yapmış durumda. Bu gücün karşısında Venezuela’nın direnmesi çok zor. Ama öyle görünüyor ki, direnmeye çalışacak. Ne zamana kadar? Elinde kılıçla halkına moral vermeye ve cesaretlendirmeye çalışan Maduro iktidardan indirilene kadar! Amerika’nın Venezuela’yı işgal edip yönetimini düşürmeye sevk eden şey, acaba salt “uyuşturucu ticareti” midir? ABD için bahane uydurmak zor değil. 2003 yılında Irak’ı işgal ederken de, en büyük yalanı ortaya atıp kitle imha silahlarının varlığını iddia etmişti. Sonra bunun yalan olduğunu bizzat ABD’nin o zamanki Dışişleri Bakanı Colin Pawell itiraf etmişti. İngiliz Başbakanı Tony Blair ile beraber!..
Gelinen noktada ABD, Nicolas Maduro’yu bertaraf etmeyi kafasına koymuş. Venezuela’nın pek zengin yer altı kaynakları var… Ve ABD, tıpkı Panama Kanalı ve Grönland Adası gibi buraya da çökmek istiyor! Bunun için Maduro’yu uyuşturucu kartelinin elebaşı olarak ilan etmesi hiç zor olmadı. Ama bakalım sonu nasıl gelecek? Çünkü yakın tarih boyunca ABD’nin fiyasko ile neticelenen pek çok operasyonu da görüldü. Mesela Küba’ya yönelik Domuzlar Körfezi Çıkarması gibi… Kennedy’nin başını yemişti hani!..

