Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

Evliyânın büyüklerinden Abdullah-i Mürteiş hazretleri, bir gün evinin önünde oturuyordu ki, bir genç gelip para istedi ondan.

Ama bir şey vermedi.

Zîra gencin üzerinde yeni bir elbise vardı ve hiç de fakîre benzemiyordu.

Hattâ kalbinden;

"Bu niçin dileniyor? Yaşı henüz genç, sakat değil, elbisesi yeni. Bu hâlde dilenmek ona yakışıyor mu?" diye geçirdi.

O genç de ayrılıp gitti.

Eli boş, boynu bükük ve kırılmış bir kalple.

O gidince pişmân oldu böyle düşündüğüne. Peşinden koştuysa da göremedi bir daha.

Kendi kendine;

"Ey nefsim, niçin kırdın onu? Rabbimiz rızık gönderirken bakıyor mu kullarının günâhına? Belki de o, Allahın sevgili bir kuluydu, kim bilir" diye düşündü...

Ve uyuyakaldı.

Rüyâsında Hazret-i Alî'yiradıyallahü anh” gördü. Yanında o fakîr de vardı.

Alî bin Ebî Tâlip;

“Niçin üzdün bu genci? Paran da vardı hâlbuki. Parası varken fakîre vermeyeni, Allahü teâlâ sevmez” buyurdu.

O anda uyandı uykudan.

“Eyvâh ben ne yaptım” dedi kalbinden.

Fırladı yataktan.

Dünyâlık nesi varsa tamâmını tasadduk etti fukarâya. Ve o gün yola çıktı. Bağdat Medresesinde on beş sene ilim tahsil etti.

Sonra, Ebû Hafs-ı Haddâd hazretlerini tanımakla şereflendi.

Abdüllatif Uyan'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR