Orta Doğu’yu kaosa zorlayanlar…

A -
A +
 
 
Evet, küresel güçler ve onlarla iş birliği içindeki bazı bölge ülkeleri, birlikte destek verdikleri terör örgütleri, Orta Doğu Bölgesinde sükûnetin sağlanmasını asla istemiyorlar. İşte bu yüzden hep kaos pompalıyorlar!
 
 
Dün, Suriye’nin kuzeyindeki el-Bab ilçesine, yine kanlı bir saldırı oldu. Bu füzeli saldırıda 14 sivil hayatını kaybetti. 37 sivil de yaralandı. On bir yıl içinde, yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği Suriye’de, karanlık güçler asla ve asla sükûnetin sağlanmasını istemiyor. Aslında bu sadece Suriye için değil, bütün Orta Doğu Bölgesi için geçerli. Suriye’nin yanı başındaki Lübnan’da, Irak’ta, bin kilometre ötedeki Libya’da… Yemen’de ve diğerlerinde hep aynı durum. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunurken, bu hususa açıkça bir kere daha dikkat çekti. ABD’nin Bölgeye binlerce tır dolusu silah, araç-gereç yığmaya devam ettiğine işaret ederek şunları söyledi: “ABD, ben terörü beslemedim diyemez. (Zaten ABD PKK/PYD terör örgütü ile iş birliği içinde olduğunu da gizlemiyor…) Terörü Suriye’de birinci derecede besleyen ABD ve koalisyon güçleridir. Bunu acımasız yaptılar ve hâlâ da yapıyorlar. Oradan bıkmadılar. Bir de Irak’ta aynı beslemeyi yaptılar. Kime? Terör örgütlerine. Eğer bugün Irak’ta huzursuzluk varsa, altında maalesef yine Amerika yatıyor…” Evet, ABD Suriye’nin kuzeyinde bir garnizon terör devletçiği kurdurmak için, her yola başvurmaktan geri durmuyor. Hâlen Suriye topraklarının yaklaşık beşte birini, terör örgütü PKK/PYD ile birlikte işgal altında tutarak, oradan başta petrol olmak üzere yer altı zenginliklerini gasbedip satıyor. Bununla terör örgütünü besleyip büyütüyor.
Suriye’ye niçin bir türlü sükûnet gelmediğinin temel sebeplerinden birisi budur… Küresel güçlerin emperyalist politikaları barış ve sükûneti değil, kaosu dayatıyor. Bu oldum olası böyle!.. Buna karşılık, Türkiye Suriye’de ne yapmaya çalışıyor? Sayın Erdoğan’ın ifadesiyle, Türkiye, Suriye’de barış için elini taşın altına soktu ve buradaki istikrarsızlıktan ülkemize yansıyacak tehlikeleri önlemeye çalıştı. Türkiye’nin yaptığı budur. Bunun içindir ki, dört milyona yakın Suriye vatandaşını kendi ülkesinde geçici olarak barındırıyor. Yaklaşık beş milyon kişiyi de, sınırın öte yanında himaye altında bulunduruyor. Türkiye her zaman Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana oldu ve olmaya devam ediyor. Peki, Amerika böyle mi? İsrail’in bu meselede maksat ve hedefi nedir? Rusya aynı konuda ne düşünüyor? ABD’nin yanında hizalanan AB ülkeleri ne düşünüyor? İşte bütün bu etkenler Orta Doğu’ya barış ve istikrarın gelmesine set çekiyor. Son zamanlarda, Türkiye’nin Mısır, S. Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye ile siyasi ilişkilerini düzeltme yolunda attığı adımlar, bazılarını fena hâlde rahatsız ediyor! Devletlerarası münasebetler hep iyi veya hep kötü olacak diye bir kaide yok. Şartlar ve menfaatler bu münasebetlerin seyrini düzenler. İlanihaye düşmanlık olmadığı gibi ilanihaye dostluk da mümkün değil.
Kaldı ki, Türkiye “Arap Baharı” diye tesmiye edilen kaos sürecinin başından itibaren, aslında en samimi şekilde Arap halklarının yanında tavır koyan bir ülke. Yaptığı tek şey, zalim dikta rejimlerine karşı, ezilen halklardan yana tavır koymak. Esad rejimi ile sade bunun için bozuştu. Mısır’da Sisi darbesine bunun için karşı çıktı. Libya’da hakeza… Gelinen noktada bu ülkelerin yönetimleriyle, yeniden ve şartların elverdiği ölçüde münasebetleri olumlu yönde geliştirme gayretleri söz konusu. Birileri bunu çarpıtmaya, başka yerlere çekmeye çalışıyor. Bunun hiçbir faydası yok. Eğer gerçekten Türkiye’nin menfaatlerine halel gelmesin isteniyorsa, ülkemizin yararına olanı desteklemek gerekiyor… Cumhurbaşkanının dünkü açıklamalarında bu husus da yer alıyor. Şöyle diyor: “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın. Suriye ile daha ileri seviyede adımları temin etmemiz gerekiyor…” Bilindiği üzere, epey zamandır Mısır ile de Suriye gibi önce istihbarat birimleri seviyesinde temaslar söz konusu idi. Şimdi giderek daha üst makamlar arasında görüşmeler devam ediyor. İsrail ile tekrar normalleşme yoluna giren ilişkileri farklı konseptte değerlendirmek gerekir. Zira bu ülke ile ilişkilerin mahiyeti, Arap Devletlerinden çok çok farklı.
Netice olarak, Orta Doğu’da çatışma ve istikrarsızlıkların yerini barış ve sükûnet alabilirse, bu bütün tarafların yararına olacak. Ama yukarıda belirttiğimiz üzere, küresel güçler bu bölgeyi asla ve asla rahat bırakmak istemiyor. Bir gün Irak, bir gün Suriye, bir gün diğer devletler. Hiçbirinin rahat nefes almasına fırsat vermiyorlar. Çare, bu oyunları bozabilmekte!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.