Silivri'de anarşi çıkarmak neyi değiştirir?!.

A -
A +
Ergenekon davasının başladığı günden beri, her fırsatta ve her platformda tepki koyan bir çevre var. CHP de, bu çevrenin ağırlıklı kısmını teşkil ediyor. Deniz Baykal, parti iktidarını elinde bulundururken özetle, "Ben Ergenekon'un avukatıyım..." demişti. Baykal, hiç beklemediği bir zamanda ve hiç tahmin edemeyeceği bir şekilde liderlik koltuğundan indirildi. Onun yıllarca âdeta ilmek ilmek ördüğü yönetim kadrosu da hallaç pamuğu gibi atıldı.  Fakat CHP'nin geleneksel yapısı, duruşu ve de Ergenekon davasına bakışı, pek değişmedi. Baykal'ın avukatlık olarak açıkladığı misyon, anlaşılan onunla sınırlı kalmayıp protesto eyleminde figüranlık dahil, daha geniş bir çerçeve kazanmış!..
Peki CHP, marjinal gruplarla birlikte sahneye koyduğu bu aktivasyonla nereye varmayı düşünüyor? Gerçekte bir hedefi var mıdır? Yoksa bir şeyler yapmış görünme gayretinden mi ibarettir? Bu soruların cevabına yardımcı olmak üzere, bir soru daha soralım: Silivri'de protesto eylemi yapmakla, yasal sınırları zorlayarak anarşi çıkarmakla, mahkemenin sonucu değiştirilebilir mi?..  Haydi bir soru daha: Dört yıla yakındır sürdürülen karşı söylem, eylem; her türlü provokatif tavır, toplumu ajite etme, mahkemeyi engelleme, sabote etme çabaları bir sonuç verdi mi? Ergenekon davasının seyri değişti mi? Değişmesi mümkün mü? O halde CHP ve eylem ortakları, neden akıntıya kürek çekiyor?
Davaya olan itirazlarını, eleştirilerini daha makul bir şekilde ve yasal zeminde ortaya koyarak, arkalamak istedikleri kişilere daha fazla yardım ve katkı sunmuş olamazlar mı? Ama böyle yapmıyorlar... CHP, dün yine 41 tane milletvekili ile Silivri şovunda idi. Bazı CHP'li vekiller, göstericilere jandarmanın kurduğu barikatı nereden ve nasıl yıkabileceklerini gösteriyordu. Muharrem İnce, her zamanki agresif tavrıyla, mahkeme heyetine baskı kurmaya yelteniyordu. "Milletvekillerini ayakta tutamazsınız..." diyerek, kendince ayar vermeye kalkıyordu. İnce'nin bu konuda bilgisi ne kadar bilemem, ama birilerinin ona mahkeme salonunda milletvekillerine imtiyaz tanınmayacağını öğretmesi gerek. O salonda, kimin nereye oturacağı veya oturamayacağı kurallarla belirlenmiştir. Vekillik forsuyla o kurallar esnetilemez. Bu birincisi.
İkincisi, Mahkeme binası önünde ne tür eylem icra edilirse edilsin, hatta duruşmayı engellemeye dönük ne kadar kanunsuzluk yapılırsa yapılsın, davanın seyri ve sonucu değişmez, değiştirilemez. Eninde sonunda, hâkimler vereceği kararı verirler. Bunun birkaç gün önce veya sonra olması, bir şey değiştirmez. Gelecek celsede, güvenlik kuvvetleri daha sıkı tedbir alır, icabında mahkeme başkanı CHP'li vekilleri hiç salona almaz, gerekli görürse kapalı duruşmaya da karar verebilir. Yani Yargının elinde, kullanabileceği çok geniş yetkiler var. Bu arada, siyasi partiler dâhil, hiçbir organizasyonun gücü devletin gücü ile başa çıkamaz. Unutmayalım ki, meşru güç kullanma yetkisi, yalnızca devlete mahsustur.  Onun içindir ki, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz, Ya istiklal ya ölüm" gibi kışkırtıcı sloganlar, beyhudedir. Destek verilmek istenen sanıklara da hiçbir yararı yoktur. Ha, maksat şov yapmaksa, o başka. Varsın devam etsinler!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.