Trump diplomasisi işte böyle…

A -
A +

“Ukrayna savaşını 24 saatte bitiririm…” diye büyük laf eden ABD Başkanı, yedi ay sonra nihayet Rusya Lideri Vladimir Putin ile bir araya geldi.  Akabinde de Avrupa liderlerini Washington’da topladı. Sonuç?

 

 

 

Madem Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov SSCB yazılı tişörtüyle Alaska’ya gitti; o hâlde biraz geçmişe, iki kutuplu dünya dönemine bir göz atalım...

 

Yeni küresel güvenlik mimarisinin şekillenmesinde, artık bir kilometre taşı olarak değerlendirilen Alaska Zirvesi’nin geçmişte de benzerleri var… 1974 yılı Kasım ayı sonlarında, dönemin Sovyetler Birliği lideri Leonid Brejnev ile ABD Başkanı Gerald Ford, Çin ve Kuzey Kore sınırı yakınlarındaki SSCB’nin Viladivostok şehrinde bir araya gelmişti. Zirvenin konusu stratejik nükleer dağıtım araçları ve kıtalar arası balistik füzelerin eşit toplam sayısının sınırlandırılması idi. Bu zirveden önce SSCB’nin değişmez dışişleri bakanı Andrei Gromyko ile ABD Başkanı Ford arasında Washington’da uzun görüşmeler yapılmıştı. ABD’nin en şöhretli dışişleri bakanı olan Henry Kissinger’in da Moskova’ya yaptığı ziyaretten sonra bu zirve gerçekleşmişti. Washington ile Moskova, iki yıl önce 1972’de ilk defa balistik füze sayısının sınırlandırılması konusunda anlaşmaya (SALT-I) varmıştı. Bundan on iki sene sonra, 1986 yılında da SSCB’nin dağılmadan önceki son lideri Mihail Gorbaçov ile Ronald Reagan, İzlanda’nın Reyjavik şehrinde bir araya gelmişti. Bu zirvenin konusu da, Doğu ve Batı Bloku arasında hüküm süren “Soğuk Savaş"ın yumuşatılması gayretleri idi. Glasnost (açıklık-şeffaflık) ve Perestroyka (yeniden yapılanma) gibi reform politikalarıyla bilhassa büyük durgunluğa girmiş olan Sovyetler Birliği ekonomisini yeniden hareketlendirmeye çalışan Gorbaçov, hedeflediği başarıyı yakalayamayacaktı… Reyjavik zirvesinde Reagan Yıldız Savaşları Projesinden vazgeçmediği için anlaşma olmadı. Ancak bir yıl gecikmeyle, 1987’de, orta menzilli füzelerin azaltılması (SALT -II) imzalandı...

 

SSCB-ABD arasındaki bir başka dikkat çekici zirve de, Gorbaçov’un; 1989 Aralık ayında, Malta açıklarında, bir Amerikan savaş gemisinde (Belknap Zırhlısı), Reagan’ın halefi olan George W. Bush (Baba Bush) ile görüşmesidir… Gorbaçov, 1990 Eylül’ünde Helsinki’de, Baba Bush ile bir görüşme daha yaptı ve ekonomik yardım talebinde bulundu. Ancak SSCB ve Gorbaçov için, beklenen kaçınılmaz son hızla yaklaşıyordu… Nihayet Ağustos 1991 yılında, Gorbaçov’a karşı, en yakın arkadaşı Gennadi Yanayev öncülüğünde darbe teşebbüsü gerçekleşti!.. Bilhassa Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin’in başını çektiği direniş (Tankın üzerine çıkarak verdiği fotoğraf çok ünlenmişti…) sayesinde, darbe başarısızlığa uğradı. Bu tarihten sonra, Yeltsin politik olarak çok güçlenirken, Gorbaçov giderek kontrolü kaybetmeye başladı. Velhasıl Aralık 1991’de, on bir tane Sovyet Cumhuriyeti bir araya gelerek "Bağımsız Devletler Topluluğu"nu kurduklarını ilan etti. Sovyetler Birliği de kansız dağılarak tarihe karıştı…

 

Evet, Lavrov’un SSCB armalı tişörtünden nerelere kadar gittik!.. Ezcümle, Trump; Putin’i masaya oturtmak için, amiyane tabirle yapmadığını bırakmadı. Kimi zaman büyük iltifatlar yağdırarak, kimi zaman ekonomik yaptırımlarla tehdit ederek, birbiriyle çelişen ve bazen komik gelen çıkışları devam ettirerek, hatta nükleer denizaltıları Rusya coğrafyasına yakın bölgelerde konuşlandırıp gözdağı vererek sonuca gitmeye çalıştı. Önce 50 günlük mühlet verdi, sonra bunu on güne indirdi vs. Neticede Alaska buluşması gerçekleşti. Ancak bütün diplomasi ve siyaset bilimi uzmanları başından sonuna kadar, kazanan kişinin Putin olduğunu tekrar tekrar kayda geçirdi. Alaska zirvesi, yukarıda da belirtildiği üzere, bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti. Bunun devamında Washington’da, tabir yerinde ise; Trump’ın karşısına “ip gibi dizdiği” Avrupalı liderlerin, içinde bulunduğu açmazların yakın ve orta vadede nasıl aşılacağı merak konusu. Trump ilk dönem iktidarı sırasında da aynı başkentleri fena hâlde sıkıntıya sokmuştu. Ama bu son buluşma çok farklı oldu. Burada AB’nin içindeki “özgül ağırlık dağılımı” da sorgulanmaya başladı. Elini cebine koyarak farklı bir görüntü vermeye çalışan Macron’u, Trump sağına oturturken, İtalya Başbakanı Meloni’yi sol yanına oturttu. Bu görüntüde Alman Şansölyesi Merz hayli kenarda kaldı. Fotoğrafa göre, AB’nin en güçlü devleti olarak Fransa işaret edildi gibi yorumlar yapılıyor. Almanya’nın hiç kabullenmeyeceği bir durum! Her halükârda Beyaz Saray’daki “İÇTİMA” Avrupa’nın hâli pürmelalini ortaya koydu. Kendi ifadesiyle bütün enerjisini Rusya-Ukrayna savaşını durdurmaya hasreden Trump, en azından dikkat çekici bir güç gösterisi ve şov yapmayı başarmış oldu…

 

Alaska Zirvesi için yapılan altyapı çalışmalarının ne kadarı Washington içtimaı için acaba? Bu soru şunun için akla geliyor. Trump bir taraftan “Putin anlaşma yapmak istemeyebilir” derken, diğer yandan “Ukrayna çok toprak kazanacak…” gibi tuhaf şeyler söylüyor. Yani Ukrayna’nın kaybetmiş olduğu topraklarından bir kısmını, “sınır düzeltmesi”Kiev’eçerçevesinde  teselli olarak vermek büyük kazanç oluyor. Bu da Trump’ın diplomasisi oluyor işte!

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.