Yunanistan'ın egemenliği ve ‘kırmızı çizgileri'...

A -
A +

Yunanistan Başbakanı Lukas Papadimos, AB'nin yeni yardım paketleri açmasında getireceği denetim kurallarında, Yunanistan'ın kırmızı çizgileri bulunduğunu söylüyor... Papadimos, başbakanlık görevine atandığında, politikacı olmadığını (Eski Merkez Bankası Başkanı) bilhassa vurgulamıştı ama, bu işe çabuk adapte olmuş! Zira kendisini o makama getiren iradeye, çalım atmak ister gibi hâli var!.. Oysa hiç de uzun olmayan bir zaman önce, ülkenin seçimle gelen iktidarına koltuğu bıraktıran AB'nin (Bunu Almanya ve Merkel olarak okumak daha dürüstçe olmaz mı?!), Yunanistan için daha fazla fedakârlığa katlanmak istemeyeceği, istese bile buna tâkâtinin kalmadığını iyi biliyor. Yunanistan'da ekonomik krizin kontrolden çıktığı günden beri, Almanya ve Merkel cenahından gelen uyarı ve tavsiyeler, Atina'yı hep ürpertmiştir... Hele şaka gibi gelen "On iki adaları satın..." tavsiyesi vardı ki, Yunanlıları kafalarına saksı yemiş gibi yapmıştı! Ama Merkel'in şakasının olmadığını da artık öğrendiler. Bunun ispatı da, üç kuşak ülkeyi yöneten Papandreu ve Karamanlis aileleri yerine, hükümetin AB tarafından bir bürokrata, yani "Kırmızı çizgilerimiz var..." diyen Papadimos'a teslim edilmiş olmasıdır. Hoş bu konuda Yunanistan'ın avunabileceği bir tutamağı da var. Aynı şey Avrupa'nın dördüncü büyük ekonomisi olan İtalya'ya da yapılmadı mı?.. İyi de, Yunanistan açısından neyi değiştirir ki... Kathimerini Gazetesi, Papadimos'tan daha gerçekçi. Yayınladığı başyazıda ülkenin egemenlik konusunu ciddi biçimde irdeleyip şu tespiti yapıyor; "İtibarımızı ve egemenliğimizi, yetersiz ve ahlaken bozuk politikacıların ülkenin geleceğini özel çıkarları ve müşterilerini tatmin etmeleri için rehin etmelerine izin verdiğimizde, uzun süre önce kaybettik..." "YETERSİZ VE AHLAKEN BOZUK..." gibi, aşağılayıcı ifadelerin, büyük bir kızgınlıkla kullanıldığı açık. Zira yukarıda da belirttiğimiz üzere, bu küçük ülkeyi on yıllardan beri temel olarak iki aile yönetiyordu, her seferinde de halktan bir biçimde destek alabiliyordu. Yunan Halkı, yıllar yılı Avrupa'nın (yine en başta Almanya'nın) bedeli şimdilerde ağır ödetilen yardımlarını; babalarının malı imiş gibi, hesapsız bir şekilde harcamasının cezasını çekiyor. (Yunanistan bugüne kadar AB'den toplam olarak 84 milyar Euro yardım aldı. Türkiye'nin ise bugüne dek aldığı yardım miktarı sadece 7 milyar Euro...) Doğru dürüst bir üretim yapmayan, buna karşılık sabahlara kadar tavernalarda eğlenen, har vurup harman savuran Yunan halkı, denizin bittiğini fark ettiğinde, iş işten çoktan geçmişti... Şimdi, ordunun bir kısmını terhis etmek dahil pek çok dayatmalarla karşı karşıya. Komşumuz istediği kadar "KIRMIZI ÇİZGİLERİM VAR" desin. Sonunda dayatmaları kabul edecektir. Ya da iflası göze alacaktır. Yunanistan on yıllarca, kendisine lazım olmayacak miktarlarda silah satın aldı. Aklı sıra Türkiye ile rekabet ediyordu. Oysa gerçeği, birkaç gün önce eski başbakanlardan Simitis itiraf ediyordu: "Silahlanmaya ne hacet, şayet bir Türk-Yunan savaşı çıksa, en fazla iki-üç saat sürer!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.