1975 yılının Eylül ayı... Ligin üçüncü haftası... Trabzonspor Başkent'te A.Gücü karşısına çıkıyor. Karşılaşma her iki ekibin karşılıklı ataklarıyla geçiyor ve Şenol Güneş süper bir oyun oynuyor. Takım arkadaşı Hüseyin Tok'a göre, sahada kaldığı sürede çıkarttığı en az 5-6 net gol pozisyonu var. İlk yarı Trabzonspor'un 1-0 üstünlüğü ile kapanıyor. İkinci yarının son 15 dakikasına girerken Şenol Güneş, A.Gücülü Erman Toroğlu'ndan kafasına aldığı darbeyle yere yığılıyor ve bayılıyor. O maçı tribünden seyreden ağabeyi Zekeriya Güneş o anı şöyle anlatıyor: "Tribünde Trabzonlu arkadaşlarla birlikte maçı izliyorduk. Şenol, çok ciddi bir sakatlık geçirmeden öyle sahada çırpınacak, kıvranacak futbolcu değil. Yani numara yapmaz. Erman'ın darbesi kafasına gelmişti. Kısa bir süre çırpındı ve donup kaldı. Sahadan gelen ilk haber, öldü şeklindeydi!" Ambulansla hastaneye kaldırılan Şenol Güneş beyin sansıntısı geçirdiği için acilen yoğun bakıma alınıyor... Tam 8 gün Ankara'da yoğun bakımda kalan Güneş, daha sonra Trabzon SSK'ya naklediliyor... O günkü takım arkadaşı Hüseyin Tok, olayı, "Şenol'un kafasına aldığı darbeyi ve çırpınırak yere düşüp bayılmasını görünce biz öldü zannettik. Tüm futbolcular ve kenardakiler yanına koştu. Oyun 15 dakika durdu. Sonra Şenol hastaneye kaldırıldı. Kaleye, o maçtaki golümüzü atan Ali Yavuz geçti ve maç öyle bitti. Çok korkmuştuk ama neyse ki 7-8 hafta sonra tekrar aramıza döndü" sözleriyle anlatıyor. Erman Toroğlu'nun, bu olay sonrası yaklaşık 1.5 ay hastanede yatağa mahkum kalan Şenol Güneş'i bir defa olsun ziyaret etmemesi, telefonla bile aramaması ise tepki topluyor. Zekeriya Güneş, "Şenol 8 gün Ankara'da hastanede yattı, Erman bir kez olsun geçmiş olsuna gelmedi. Bunu Trabzon halkı unutmadı" sözleriyle aradaki tatsızlığı ortaya koyuyor. Aradan yaklaşık 25 yıl geçti... Bugün Erman Toroğlu spor yazarı... Şenol Güneş Milli Takımlar Teknik Direktörü... 25 yıl önce Şenol'u hastanelik eden, ailesi ve sevenlerinin "öldü" diye korkmalarına sebep olan Toroğlu, 25 yıl sonra bugün de Şenol'u kalemiyle yerle bir etmeye çalışıyor. Yani Şenol futbolcuyken de Erman'dan çekti, antrenörken de... 30 YILLIK BEL AĞRISI Şenol Güneş, tam 30 yıldır bel fıtığıyla yaşıyor. Evet yanlış duymadınız, tam 1972 senesinden bu yana her gün o acıyla kıvranıyor. 1972-73 sezonunda Trabzonspor'un kalesini koruyan Güneş, ligin ilk haftasında oynanan İstanbulspor maçında yere ters düşünce belini incitiyor ve sahayı sedyeyle terkediyor. Bu yüzden de uzun süre sahalardan uzak kalıyor. Güneş, o şanssız anı şöyle anlatıyor. "Trabzonspor'da çok iyi bir dönem geçiriyordum. Ama sezon benim için şanssız başlamıştı. İstanbulspor'la oynadığımız ilk maçta kötü bir sakatlık geçirdim. 3-4 ay yatmak zorundaydım. Doktorlar, sakatlığımın üzerinden 1-2 ay geçtikten sonra yaptıkları kontrolde 'Olumlu bir gelişme yok. Bundan sonra futbol oynayamazsın' dedi. Ben dinlemedim ve ikinci yarıdaki Konyaspor maçı ile tekrar sahalara döndüm. Ligin ikinci yarısında sadece 4 gol yiyirek başarılı bir dönem geçirince, bel fıtığına karşı verdiğim savaşı kazanabileceğimi anladım." Ağabey Zekeriya Güneş, kardeşinin bu müzmin sakatlığıyla ilgili bir anıyı şöyle anlatıyor : "Boluspor'u çalıştırıyordu. Hafta sonu iki gün izinde Trabzon'a gelmişti. Bolu'ya döneceği akşamı ağrısı iyice arttı. Gidecek durumu yoktu. 'Doktora gidelim, telefon açıp izin alalım' dedim, dinlemedi. Kendisini Bolu'ya götürmemi istedi. Arabanın arka koltuğuna yatarak 20 saat yol gitti. O halde idmanda takımının başında yer aldı. Yol boyunca, 'Bu halde gidilir mi?' diye kendisine tepki gösterdiğimde 'Benim işim bu. Ölmedik ya' cevabını verdi. Boluspor İkinci Başkanı halini görünce şaşırdı. Durumu kendisine anlattım, o da zorla istirahat verdi." Takım arkadaşı Hüseyin Tok ise, Şenol Güneş'in bel fıtığı olmasına karşılık 30 yıldır verdiği mücadeleye hâlâ şaşıyor: "İnanılmaz bir şey. Doktorlar 'Bu belle futbol mu oynanır, kalecilik mi yapılır, bırakmalısın' dediler, inat etti ve kazandı. Bir yaz tatililinde Trabzon'daki bir dostuyla birlikte sezon sonu Almanya'ya tatile gitmiş. Bir kaç gün sonra beli ağrımaya başladığında arkadaşı onu doktora götürmüş. Doktor kontrolünü yapıp, film çektikten sonra, 'Ne işle uğraşıyorsunuz?' diye sormuş. 'Futbolcuyum' deyince Alman doktor inanamamış. Adam tıbbı bile şaşırttı. Kilo almayarak, belini çalıştırarak, yüzerek bu mücadeleyi kazandı." - SON - ANILAR Sevincim kursağımda kaldı Trabzon'dan ayrılır ayrılmaz Sebat Gençlik'e gittim. İlk yılımda profesyonel oldum. 1970 yılı idi. Sezonun ilk lig maçı için Ankara'da Petrol Ofisi ile oynuyorduk. Hocamız Zekeriya Bali idi. Yedek kulübesindeydim. İlk devreyi 1-0 yenik kapatmıştık. Devre arasında Zekeriya ağabey, "Kaleci Salih çıkıyor, Şenol giriyor" dedi. Çok sevindim, yerimden fırladım, hemen ısınmaya başladım. Ama sevincim kısa sürdü. 5 dakika sonra bir yanlışlık olduğu bildirildi. Başka bir oyuncunun yerine Coşkun'un gireceği söylendi. Sonradan öğrendim ki, başkan Kâzım Kolotoğlu, Salih'in devam etmesini ve benim acemi olduğumu, oynamaya hazır olmadığımı söylemiş. Kâzım ağabey başkandı ve mutlaka takım tertiplerinde söz sahibiydi. 250 bin liraya Trabzonsporlu oldum Trabzonspor'dan Sebat'a geldiğimde profesyonel olduğum sene, 15 bin lira karşılığı 2 yıllık mukavele imzaladım. 2 yıl içinde cebime giren para sadece 8 bin liraydı. Sezon sonunda transfer teklifleri yağmaya başladı. Bunun üzerine kalan 7 bin lirayı da verdiler ve 250 bin liraya Tarbzonspor'a sattılar. 1969-70 sezonunda Trabzonspor'da amatör oyuncuydum. Dini inançlarıma düşkündüm. Ramazanda yapılan çalışmalarda oruçluydum. Diğer futbolcular oruç tutmuyordu. İftar saati geldiği halde hâlâ bana şut atıyorlardı. Çok güçsüz ve bitkin bir haldeydim. Sezon sonuna doğru zatürre olmuştum. Muayene ve tedavimi dispanserde yaptırmıştım. Tedavilerden sonra durumumu sormaya tenezzül dahi etmediler ve kendime kulüp bulmamı söylediler. Sebat Gençlik'e gidip profesyonel oldum. İki yıl sonra Trabzonspor beni çok büyük paraya transfer etti.