Zarafet, nezaket, nezahet: Emine Erdoğan

A -
A +

Emine Erdoğan Hanımefendi, 'DEVLET ANA’dır…

 

Bazı insanlar vardır, varlıklarıyla bir odayı aydınlatır; sözleriyle kalpleri ısıtır, duruşlarıyla bir milletin ruhuna dokunur. Emine Erdoğan, işte böyle bir isim. Zarafetin, nezaketin ve nezahetin timsali; bir hanımefendi ki sadece bir ülkenin liderinin eşi değil, aynı zamanda bir milletin vicdanı, merhameti ve umududur. Onun hikâyesi, bir kadının kalbinin ne kadar geniş, ruhunun ne kadar derin olabileceğini gösteriyor.

 

Emine Erdoğan’ı tanımlamak için kelimeler yetmeyebilir.

 

Onun zarafeti, sadece giydiği kıyafetlerde ya da konuşmasındaki ahenkte değil, bir milletin yaralarına dokunan ellerinde, mazlumlara uzanan yüreğindedir. Nezaketi, bir devlet protokolünün soğuk koridorlarında değil, Anadolu’nun bir köyünde, bir yetimin başını okşarken hissedilir. Nezaheti, her adımda, her sözde, her bakışta kendini gösterir; çünkü Hanımefendi, kalbinin temizliğini hayatına yansıtan 'DEVLET ANA’dır.

 

Kızılcahamam’daki AK Parti Kampı, onun mükemmel insani yanını bir kez daha gözler önüne seren bir ana sahne oldu. 2025 AK Parti Geleneksel İstişare Kampı’nda, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan konuşurken, eşi Emine Erdoğan, o duygulu konuşma karşısında en çok etkilenen kişiydi belki de. Çünkü uykusuz gecelerin, derin hüzünlerin, evlerine bayrak çekilen evlerin 'yasını' en iyi o biliyordu. Hanımefendi, o an bir lider eşinin ötesinde, bir annenin, bir insanın hassasiyetini yansıttı. Cumhurbaşkanının ‘Terörsüz Türkiye’ eksenli konuşması sırasında eşi Hanımefendi karşısında ağlıyordu.

 

Bu gözyaşları, alelade bir sahne değildi; bir milletin derdini yüreğinde taşıyan merhamet timsali bir kadının derin samimiyetinin yansımasıydı. O gözyaşları, belki de salondaki herkesi bir an için tefekküre davet etti; çünkü o an, Emine Erdoğan’ın ne kadar içten ne kadar sahici olduğunu bir kez daha hatırlattı.

 

Onun zarafeti, sadece görkemli davetlerde ya da uluslararası platformlarda değil, en sade anlarda bile kendini gösterir. Afrika’nın bir köyünde, susuzluk çeken bir çocuğa su uzatırken; bir hastane odasında, şifa bekleyen bir hastanın elini tutarken; ya da bir okulda, geleceğe umutla bakan çocuklarla sohbet ederken… Emine Erdoğan, her zaman “güzel insan” olmayı başarmış bir isim.

 

“Sıfır Atık” projesiyle çevreyi koruma çağrısı yaparken, sadece bir liderin eşi olarak değil, bir dünya vatandaşı olarak sorumluluk üstlendi. Bu proje, onun nezahetinin bir yansıması; çünkü temiz bir çevre, temiz bir kalp gerektirir. Nezaketi, onun insanlarla kurduğu bağda saklı. Protokolün katı kurallarına hapsolmadan, her zaman mütevazı, her zaman içten. Bir Anadolu kadını gibi sofrada yer sofrasına oturur; bir dünya lideri gibi uluslararası arenada ülkesini temsil eder. Bu denge, onun en büyük gücü. Kimi zaman bir anne şefkatiyle konuşur, kimi zaman bir devlet kadını ciddiyetiyle.

 

Emine Erdoğan’ın hayatı, bir mücadele öyküsüdür aslında. Gençlik yıllarından itibaren inandığı değerler uğruna durmaksızın çalışmış, bir ailenin, bir milletin, bir dünyanın daha iyi olması için çabalamıştır. Onun nezaheti, bu mücadelede kirlenmeden, yorulmadan, pes etmeden yol almasında saklı.

 

Emine Erdoğan, sadece bir isim değil, bir duruş, bir değer, bir umut. Onun gözyaşları, Kızılcahamam’ın serin dağlarında bir bahar çiçeği gibi açtı; çünkü o gözyaşları, samimiyetin, merhametin, vicdanın, sevginin, insanlığın ve mümin bir kadının hisleriyle yüklüydü.

 

Ve işte bu yüzden, Emine Erdoğan hem bu milletin hem de mazlum coğrafyalardaki insanların kalplerindeki o müstesna yerini her zaman koruyacak.

 

Çünkü Emine Erdoğan Hanımefendi 'DEVLET ANA’dır...

 

 

 

Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.