KKTC’nin Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışılmaya devam ediyor.
Seçim öncesinde konuşulması gerekenler şimdi konuşulunca aslında bir nevi anlamsız kalıyor. Seçim öncesinde Yunanistan’daki Türk azınlığın yaşadığı sorunlar, Yunan hükûmetinin gittikçe artan baskı ve sindirme politikaları yüksek sesle anlatılmalıydı. Yapılmadı...
Geçtiğimiz günlerde Batı Trakya Türklerinin en büyük partisi DEP’in yapay zekâ teknolojisiyle hazırladığı video büyük ses getirdi. Öyle ki video var olan sorunları, Yunan hükûmeti tarafından sistematik bir şekilde gerçekleştirdiği ağır baskıları net bir şekilde gözler önüne seriyordu.
İşte bir manifesto özelliği taşıyan o haykırış:
“Sözde özgürlük var ama görülmez duvarlarla çevrili gibi. Eski yılların korkuları ve tortuları devam ediyor. Sanki ikinci sınıf vatandaşmışız gibi. Ehliyetimiz var ama yolumuz puslu gibi. Köy yollarında barikat yok ama parlamento yolları kapalı gibi. Azınlık okullarının kapıları mühürlü. Çift dilli anaokulları yok! Eğitimin kapıları yavaş yavaş yüzümüze kapandı. Çiftçinin tarlasının toprağı kuru. İnsanımızın sofrasındaki ekmeği kuru. Sanki ekonomik göç zorunlu. 'İş yok, çık git!'
Bitti mi? Son umut bu muydu?
Batı Trakya Türklerinin varlık ispatı vakıflardı. Sözde azınlık üyelerinden oluşan bir vakıf yönetimi atandı. Azınlığın söz hakkı kalmadı. İfade özgürlüğü var ama… 'TÜRK' demek yasak! Sanki özgürsünüz ama 'susun' der gibi birileri tarafından... Batı Trakya Türkleri dünyanın en barışçıl azınlığı. Ama Yunan medyasında 'şeytan' gibi. Her gün, her ay ve her yıl basın konuşuyor. Yalanlarını satıyor. 'Yunanistan’da Türk Yok' diyor. Sanki ana dilimiz Türkçe değilmiş gibi. Sanki rüyalarımız Türkçe değilmiş gibi. Eskinin korkuları dolaylı yollarla hatırlatılıyor. 'Türk’üz' diyenler hain oluyor. İfade özgürlüğüne kilit vuruluyor. Sanki vazgeçsek kim olduğumuz değişecek gibi.
Batı Trakya Türkleri ötekileştiriliyor ve dışlanıyor!
Yetkililer dinlemek yerine azınlık insanını tehdit ediyor… Sanki korkacakmışız gibi. Kirazcı, pamukçu ve tütüncü prim bekliyor. Devlet 'siz ulusal tehditsiniz' diyor. Sanki tarlasında çalışan insanlar dünyanın en uysal insanı değilmiş gibi. Eşit vatandaşlık eşit haklar dediler. Ama bütün bunların sebebi Batı Trakya'da Türk olmanın bedeli gibi. Geri adım atın dediler. 'Siz Yunan Müslümanlarısınız' diye kimlik biçtiler. Her seferinde görmezden geldiler. 'Siz yoksunuz' diye inkâr ettiler. Her seferinde yenildiler!
Bizler kara günleri gözümüzle gördük. Ne eğildik ne de büküldük. Ve dayatmalara inat hâlâ varız, hâlâ direniyoruz, hâlâ buradayız. Ve biliyoruz ki her şeye rağmen burada insanca ve onurlu yaşamak için mücadele etmek cesaret ister. Burada azınlık olmak cesaret ister...”
KKTC’de Federasyon hayaliyle yaşayanlar bu manifestoyu evlerinin duvarlarına assınlar. Dünyanın en demokratik milleti Türklerdir, hiç kimse bunu unutmasın. Selçuklu ve Osmanlı devletleri demokratik bir devlet anlayışına sahip olmasaydı bugün Yunan’ı, Rum’u, Ermeni’si ve bütün Arap toplulukları Türkçe konuşuyor ve Türkçe düşünüyor olurdu.
Türkiye Cumhuriyetinden rahatsızlık duyan kimi KKTC vatandaşları kendi genetik kodlarına bir baktırsınlar. Yunanistan’daki Türk azınlığın yaşadığı antidemokratik uygulamaları görsünler, 1974 öncesinde Rumların yaptıkları katliamları bir kez daha hatırlasınlar. Özellikle de Atlılar köyündeki katliamı ve diğerlerini tekrar tekrar okusunlar...
Batı Trakya Türk azınlığını bu anlamda kutluyoruz.
Yunanistan’ın Avrupa Birliği'nde olması onları millî kimliklerinden alıkoymadı. Dr. Sadık Ahmet ruhu bu coğrafyanın genetik kodlarında muhafaza ediliyor. Evlad-ı Fatihan topraklarını her türlü baskıya ve olumsuzluğa rağmen beklemeye devam ediyorlar. Ve onlar orada yaşadıkça o topraklar ebediyen Türk milletinindir.
Her türlü baskıya, her türlü yok saymaya, zorlu asimilasyonlara meydan okuyup millî kimliklerini korudukları için, Türkiye’ye olan muhabbetlerini her dem pekiştirerek diri tuttukları için, vazgeçmedikleri için, topraklarını terk etmedikleri için onlara minnettarız...
Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...