19 Ekim 2025'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman’ın %62,80 oyla seçimi kazanmasıyla sonuçlandı.
Erhürman’ın federasyon yanlısı duruşu, Ersin Tatar’ın iki devletli çözüm politikasına karşı halkın da bir nevi tercihini yansıtırken, seçim sonucu KKTC’nin iç dinamikleri, Türkiye ile ilişkileri, Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz’deki jeostratejik denge üzerinde derin etkiler oluşturabilir.
İsrail’in Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile artan iş birliği, bu değişimin bölgesel yansımalarını daha da karmaşıklaştıracaktır. KKTC, 9.251 km²’lik yüzölçümüyle Doğu Akdeniz’in jeostratejik merkezinde yer alıyor. Bu yönüyle Ada, Türkiye’nin deniz güvenliği, enerji kaynaklarına erişimi ve bölgesel nüfuzu açısından oldukça kritik. Tatar döneminde, KKTC-Türkiye arasındaki Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları ve Geçitkale Hava Üssü’nün modernizasyonu, adayı Türkiye’nin “Mavi Vatan” stratejisinin kilit unsuru yaptı.
Tufan Erhürman’ın federasyon modeli ise, Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesinde Rum Kesimi ile birleşik bir yönetim öneriyor, bu öneri de KKTC’nin bağımsız statüsünü ve Türkiye’nin askerî varlığını tehdit edecek bir mahiyette.
İsrail-GKRY ilişkileri, bu jeostratejik denklemi şekillendirmeye yönelik. İsrail, 2010’dan bu yana GKRY ile enerji ve savunma alanında iş birliğini derinleştirdi. 2023’te imzalanan savunma anlaşması, İsrail’in Larnaka Limanı’na denizaltı erişimini sağladı; 2025’te Heron İHA’ları ve roketatar bataryaları konuşlandırıldı. Enerji alanında, İsrail’in Leviathan sahası ile GKRY’nin Aphrodite ve Glaucus sahaları EastMed Boru Hattı projesiyle entegre edildi. Bu proje, Türkiye ve KKTC’nin MEB iddialarıyla çelişiyor; dolayısıyla federasyon düşüncesinin somutlaşması, bu sahaların “Kıbrıs Cumhuriyeti” çatısı altında birleşmesini sağlama ve Türkiye’nin haklarını sınırlama kabiliyetine sahip.
Seçimin jeostratejik yansımaları iki yönlü değerlendiriliyor. Federasyon, BM destekli müzakereleri canlandırarak KKTC’nin uluslararası tanınırlığını artırabilir diyenler var! Oysa bu tanınmakla kalınmayacak sadece ilhakla sonuçlanacak absürt bir stratejidir!
Öte yandan bu hâliyle Rum nüfusunun (1 milyon) Türk nüfusuna (400 bin) üstünlüğü, KKTC’nin özerkliğini zayıflatabilir ve bütün kontrolün Rus kesimine geçmesine zemin hazırlar. İsrail’in GKRY’deki varlığı, her şeyden önce büyük bir tehlikedir. Tel Aviv, enerji ve güvenlik ittifakıyla bölgede nüfuzunu genişletirken, Türkiye’nin KKTC üzerinden karşı hamlelerini tek tek sahaya sürdüğü bir dönemeçte KKTC halkının bu seçim tercihi açık bir ihanetten başka bir şey değildir!
Cumhurbaşkanı seçilen Tufan Erhürman, yaptığı açıklamalarda dış politikada Türkiye ile istişare etmeye devam edeceğini açıklasa da başta Türkiye’de yaşayan Rumlar(!) sosyal medyada zafer sarhoşluğu ve intikam aymazlığıyla bir nevi ülkemize düşmanlık edecek boyuta evrildiler. Allah hiç kimseyi bu kadar zelil bu kadar esfeli safilin kıvamına getirmesin…
Seçim, diplomatik arenada KKTC’nin pozisyonunu da yeniden tanımlıyor.
Tatar’ın “iki devletli çözüm” politikası, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üyelik (2023) ve Türkiye’nin BM’deki savunusuyla KKTC’yi uluslararası alanda görünür kılmıştı.
Erhürman’ın federasyon yanlısı yaklaşımı, Crans-Montana (2017) müzakerelerini canlandırmayı hedefliyor aslında. GKRY’nin “Federasyon umut verici” açıklaması ve AB’nin desteği, İsrail’in sevinci, ülkemizdeki Rumların(!) tamtamları… Oysa öylesine büyük bir tehlike kapıya gelip dayanmış ki farkında değiller. GKRY’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınması, KKTC’nin statüsünü yok eder! İsrail’in de yoğun diplomatik etkisi, bu süreci oldukça karmaşık hale getirecektir.
Bu seçimde kazançlı çıkan İsrail ve GKRY olmuştur. Tel Aviv, 2011’den beri GKRY’yi stratejik ortak olarak tanıyor ve BM’de federasyon lobisi yapıyor. İsrail-GKRY ittifakı, KKTC’nin “federasyon” masasına yeniden oturması hâlinde enerji ve güvenlik alanında bölgesel dengeleri Rumlar lehine çevirme potansiyeli taşıyor!
Türkiye’nin tepkisine gelecek olursak…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Hayırlı olsun” mesajı diplomatik bir nezaket olarak yerinde bir yaklaşım olmuştur. Bu, Türkiye’nin demokratik yaklaşımının da bir göstergesidir aslında. CHP’nin “Meşru lider” desteği zaten kimseyi şaşırtmadı! MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “ilhak” önerisi, tartışmaları alevlendirse de süreç tehlikeli bir boyuta evrilme kapasitesine gelindiğinde bu önerinin fiiliyata geçirilmesinin çok doğru ve tek seçenek olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye’nin Mavi Vatan stratejisi Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için hayati bir stratejidir. KKTC Seçimi, halkın değişim talebini yansıtsa da jeostratejik ve diplomatik sonuçları uzun vadede Doğu Akdeniz’in güç haritasını tehlikeye atacak bir riski içinde barındırıyor.
Bu yönüyle Doğu Akdeniz bir satranç tahtası olacak bundan böyle…
Hasılı KKTC’nin 2025 seçimi, jeostratejik ve diplomatik bir dönüm noktası oldu.
Gelecekte çok ama çok konuşulacak bir seçim…
Meryem Aybike Sinan'ın önceki yazıları...