21 Şubat sendromu

A -
A +

Piyasalar yarın yapılacak Hazine ihalesine kilitlendi. Zira Çarşamba günü 3.9 katrilyon liralık (5.7 milyar dolarlık) bir iç borç ödemesi var. Hazine 7 ve 12 aylık iki ihalede yaklaşık 2.9 ila 3.2 katrilyon lira borçlanmayı hedefliyor. Yani piyasalarda 700 trilyon lira arasında bir para kalacak. Bu ödemelerde yabancıların payı ise 640 trilyon lira. Yabancı yatırımcıların kısa vade için dövize dönmeleri bekleniyor. Hazine faizinde baraj: %60 Bu ihaleler, Kasım ayında yaşanan kriz sonrası alınan ek önlemlerin değerlendirilmesi ve programa olan güvenin test edilmesi açısından çok önemli. Mayıs ayında 5 katrilyon liralık bir büyük ödeme daha var. Bu yüzden yarınki ihale faizlerinin kriz sonrası yüzde %60 seviyelerinde gerçekleşmesi bize göre başarıdır. Merkez Bankası 21 Şubat'taki kritik ihaleye katılımı artırmak için piyasayı fonlamaya devam edecektir. Gecelik faizler yüzde 40 seviyelerinde kalabilir. Aynı gerekçe repo için de geçerli. Herşey Hazine'nin plandığı gibi giderse ihalelerden sonra piyasada kalacak olan 700 trilyon lira ile likidite artacak ve repo oranları da gerileyecektir Borsa toparlandı ama Hisse senetleri, geçen hafta yatırımcılarına ortalama yüzde 6.53 kazanç sağladı. Haftaya moralsiz başlayan İMKB'de, ilk gün yaşanan büyük düşüşle yılın en düşük seviyesi görüldü. Daha sonra toparlayan Borsa, özellikle haftanın son işlem gününde yüzde 4.15ílik artışın da etkisiyle 10.169 puana ulaştı ve en iyi yatırım araçlarından biri oldu. Ancak bu haftanın beklentileri siyasi olmaktan çok ekonomi ağırlıklı. Endeksi yukarı hareketlendirecek gelişmelerin başında yarınki ihale ve bu ihalede yapılacak satış oranı ve faizler geliyor. THY ve Türk Telekom'un özelleştirilmesine ilişkin gelişmeler ve 12 aylık bilançoların açıklanmaya başlanacak olması da hisse hareketlerini etkileyecek. Telekom'un faturası 4 milyar dolar IMF'nin Türk Telekom'un satılmasa da programı destekleyeceklerini açıklaması piyasalara biraz olsun destek verdi. Ancak bu özelleştirilmelerin yapılmadığı takdirde 3-4 milyar dolarlık bir ek kaynak ihtiyacı doğuyor. Bu da programın ya da bütçenin revizyonunu gündeme getirecek. Borsada bileşik endeks, 10300 puanı yüksek hacimle geçmediği sürece kalıcı bir yükseliş trendinnin başladığını söyleyemeyiz. Yarınki ihalede eğer faiz oranları yüzde 65'in üzerinde çıkacak olursa borsada satışlar artar. Yüzde 65'in altı ise alım getirir. Gözler BDDK'da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun Demirbank ve Etibank ile ilgili satış sürecini açıklaması da bu haftanın önemli gündem maddeleri arasında.. Ve Meclis bayrama kadar hızlı çalışarak reform niteliğindeki yasaları çıkarmak zorunda. Piyasalar ancak bu gelişmelerden sonra gerçek anlamda rahatlayabilir. Bize göre en olumsuz gelişme ise Enerji Bakanı Cumhur Ersümer için verilen gensoru önergesi olacak. Burada MHP'nin tutumu ön planda yer alıyor. Kapalı kapılar ardında gizli pazarlıkların yapıldığı söyleniyor. Eğer Ersümer hakkındaki önerge kabul edilecek olursa işte o zaman hükümetin devamlılığı konusunda ciddi bir sorun ortaya çıkacak, bu da borsayı çok olumsuz yönde etkileyecektir. Reel sektör ağlıyor Şu anda hükümetin mali yapısı son derece iyi bir görüntü veriyor. Ancak devamlılığı konusunda siyasi kuşkular var. En büyük problem reel sektörde yaşanıyor. Ağlayanlar bu sektörde rekabet edemeyenler. Yani ucuz mal üretemeyenler.. Bunların iddiasına göre mali sektör kendilerine yeterli krediyi vermiyor. Bankalarla ilgili olarak 1 yıl önce başlatılan operasyon çok hızlı ve kapsamlı olarak yürüdü. Finans kesimine olan güven ortamı kayboldu. Yabancı bankalar da bu durum karşısında Türk Bankalarına kredi musluklarını kapattı. Şimdi sadece Hazine rahat dış borçlanma yapabiliyor o kadar. Bankalararası piyasa, önceden olduğu gibi para alış-verişlerine sahne olmuyor. Herkes kabuğuna çekildi. Mevduatlar azalıyor, krediler küçülüyor. Yapısal reformlar gerçekleşmeli Hükümetin uygulamaya koyduğu istikrar programının başarısı Haziran ayına kadar yaşanacak gelişmeler bağlı. Enflasyonun inmesi için ortada büyük bir fırsat var. İş dünyası da bunu görüyor. Düşük talep ortamında sanayici de düşük zam yapmaya mecbur kalıyor. Eğer hükümet yapısal reformları zamanında gerçekleştirirse faizlerdeki tırmanış durur. Aksi halde hem enflasyon, hem de bütçe hedefleri altüst olacak. Kimse farkında değil ancak Türkiye'deki satış kanalları değişti. Halk artık küçük tüketiciden değil, büyük marketlerden ve semt pazarlarından mal alıyor. Hatta pazarlar marketlere fark atmaya başladı. Zira hipermarket sayısı son iki yıl içerisinde inanılmaz bir hızla arttı. Piyasa doydu. Bunun yanına bir de halkın alım gücündeki azalma eklenince marketler de isyan bayrağını çekti. Sadece devlet sektörü Türkiye'nin lokomotifi 3 sektör vardı. Tekstil, otomotiv ve inşaat.. Bunların üçü de şimdi yatıyor. Tekstili, Uzakdoğu'dan yapılan sudan ucuz ithalat kalbinden vurdu. Otomotiv ithalatı ise baskılı döviz kuruna rağmen kilitlendi. Zira reel sektör yatıyor. Otomobilin yüzüne bakan yok. İnşaatı ise deprem dondurdu. Hem inşaat maliyetleri arttı hem de artık inşaat yapmak bakanlık iznine tabi.. Depreme dayanıklı inşaat daha yüksek bir maliyet getiriyor. İnşaat sektörü durunca ona bağlı olarak mobilya ve yan sanayiler de sinek avlıyor. Şu anda bir tek devlet sektörü ayakta. En mutlu çalışanlar kamuya mesai verenler ile devlet ihalelerini alanlar. Eğer Temmuz ayına kadar aylık enflasyon yüzde 1'lere inmezse program güven kaybedecek ve enflasyondan kurtulma ümidi de kaybolacak. Bugüne kadar bütün yapılan fedakarlıklar rafa kalkacak, fatura yine her zaman olduğu gibi halka kesilecek. Dileriz böyle bir durumla karşılaşmayız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.