Dolar yağacak mı acaba?

A -
A +

7'den 70'e herkes şimdi elini-kolunu bağladı, büyük bir ümitle Kemal Derviş'in yurtdışında yapacağı temaslar sonunda ülkeye döviz yağmasını bekliyor. Derviş ise hergün 5 saat uyuyor, 19 saat çalışıyor. Bu tempoya daha ne kadar dayanabilir bilinmez. Ama ortada bir gerçek var ki fevkalade yoğun bir çalışma içinde. İnşaallah sağlığında bir bozulma olmaz, demekten başka yapacağımız birşey yok. Etkili ve de yetkili çevrelerden hergün açıklama yağıyor. Dünya Bankası'ndan süper destek.. AB Maliye Bakanlarından ekonomik programa büyük övgü.. Hollanda'dan yardım sözü.. IMF Başkanı'ndan Derviş'e tam güven.. ABD Başkanı'ndan Türkiye'ye müthiş iltifat.... Bu düzen parmak ısırtır Bu sözler bize Moskova'daki ünlü Ramstore'de Rus mihmandarı ile dolaşan Bill Gates''in hikayesini hatırlatıyor. Gates, bir ayakkabı almak için bu süper mağazaya girer. Mihmandarı hangi cins olduğunu sorar. Doğruca deri-makosen bölümüne giderler.. Karşılarına kışlık-yazlık yazısı çıkar. Kışlığa dalarlar.. Uzun yürüyüşten sonra bağcıklı mı-bağcıksız mı? levhası ile karşılaşırlar. Bağcıksız bölümüne girerler. Yine uzun koridorları aştıktan sonra Düz topuk mu, yumurta topuk mu? uyarısını görürler. Düz topuğa kendilerini zor atarlar. Bu arada ünlü Gates'in topukları da şişmek üzeredir. Ve renklere gelirler. Siyah olanı seçerler... Nihayet numaraları bulurlar.. 44-46'da karar kılarlar.. Gates yüzünden hedefine ulaşmış olan muzaffer kumandan edasıyla son kapıdan da geçer.. Bir de bakar ki mağazının dışına çıkmış.. Mihmandarına hayretle sorar: "Yahuu bu kadar taban teptik, hani ayakkabı?" Rus tercüman göğsünü kabartarak cevap verir: "Ayakkabı filan yok, ama ne düzen değil mi?" Krediler nerede kullanılacak? Evet, bu bir mizansen. Ama bizim durumumuzu o kadar güzel bir şekilde özetliyor ki, anlatmadan geçemedik. Dünyanın para babalarından dolar istiyoruz. Ama bu dolarları ne için istediğimizi bir türlü net biçimde karşı tarafa anlatamıyoruz. Üretim için mi, kalkınmak için mi, borçlarımızı ödemek için mi? Kesin olarak belli değil.. Biz, eğer gelirse (-ki kısa vadede bu paraların Hazine'nin kasasına gireceğine dair güvencemiz ne yazık ki yok) bu dolarları öncelikle bütçedeki delikleri kapatmak için kullanacağız. Sonra artarsa içi boşaltılan bankaların bankaların verdikleri zararları karşılamak için harcayacağız. Hükümet bütçedeki açığı küçültmek için devalüasyondan sonra zamları peşpeşe ilan etmeğe başladı. Benzine son 1 ay içinde 4 zam geldi. İğneden ipliğe bütün üreticiler fiyat artışı için sıraya girdi. Eczacılar ithal ilaçları raftan kaldırdı. "Yok satıyor".. Çay-şeker, tüpgaz, ekmek hergün zıp zıp yukarı fırlıyor.. Yabancılar bu durumu çok iyi bildiklerinden şu anda sadece söz vermekle yetiniyorlar. Ulusal program resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Ancak eloğlu Derviş'in bu programının arkasında siyasi desteğin bulunduğundan endişeliler. Zira her an gündemi değiştirebilecek siyasi açıklamalar yapılıyor. Adamlar çok iyi biliyorlar ki, yatırıma gitmeyen dolarların geri ödenmesi zordur. Ve üretim yapmadan borçlanan ülkelerin insanları tembelleşir, hayatlarını böyle sürdürmek zorunda kalır.. Hükümet zorda kalınca Merkez Bankası banknot matbaasını çalıştıracak. Piyasada para bollaşacak. Enflasyon yine gemi azıya alacak. Derviş bu durumu iyi bildiği için, Mart ve Nisan aylarındaki enflasyon oranının yüzde 10'ların üzerinde çıkacağını şimdiden ilan etti. Yaşadığımız krizden sonra herkes ekonomist kesildi. İlgili ilgisiz bütün siyasilerimiz hergün ekonomi üzerine ahkâm kesiyor. "Bu yangın sönecek.. 3 ay sonra düzlüğe çıkacağız.. 6 ay sonra krizin etkileri kaybolacak...." Artık bu beyanatlara alışkanlık kesbettik. Fakirleşeceğiz Evet belki yangın sönecek, ama geride bıraktıklarından da ne köy olacak, ne de kasaba.. Kısa sürede fiyat artışları anormal ölçülere ulaşacak. Gelirleri artmayan alt ve orta tabaka bu durumdan en büyük yarayı alacak. Biraz daha fakirleşecek. Daha zor yaşamaya başlayacak. Bugüne kadar dişinden tırnağından arttırdıklarını teker teker bozduracak. Ne için? Sadece varlığını sürdürebilmek için.. Dolar ve Mark'ın fiyatı hemen düşmeyecek. Kamu harcamalarına fren getirileceğinden memur, işçi ve çiftçi umduğunu bulamayacak. Sağlık, konut ve eğitimde yeni hizmetler getirilmeyecek. Piyasalardaki durgunluk devam edecek. Sadece ihracata dönük üretim yapanlar biraz bellerini doğrultacak o kadar.. Faizler düşük kalacak ama İç borç stokunun daraltılması için düşük faiz politikasına devam edilecek. Ziraat ve Halk bankalarına Hazine'den kaynak aktarılacak. Yani borç senedi verilecek. Onlar da bu senetleri Merkez Bankası'na vererek karşılığında nakit para alacak. Bu kamu bankalarının, bankalararası piyasadan çekilmesiyle faizlerin yükselişi kesin olarak önlenecek. Özel bankalar (tabii ayakta kalabilenler) düşük faizle devlete borç vermekten başka bir iş yapamaz hale gelecek. 1 katrilyon lira basıldı Hazine'nin son yaptığı 98 günlük ihalede kamuya 1 katrilyon liralık kağıt satıldı. Bu tamamen Merkez Bankası desteği ile gerçekleşti. Yani para matbaası gece-gündüz çalıştı. Merkez Bankamız dışardan para gelinceye kadar bankaları batırmadan durumu idare etmeye çalışıyor. Bir ay daha Hazineyi yada devlet bankalarını fonlayacak. Bu basılan para banka bilançolarının tamirinde kullanılacak. Önümüzde sıcak bir yaz var. Bütün ümitler turizm gelirlerinde. Yatırımcının işi zor Şimdi yatırımcı ne yapmalı? Birçoğu kara kara düşünüyor. Zira aldıkları hisse senetlerinin fiyatları dibe vurmuş durumda. Çıksalar zararlarını kesinleştirecekler. Kalsalar hergün zararları artıyor. Bu durumda net bir tahmin yapmak zor. Ancak görebildiğimiz kadarıyla ufukta dışarıdan az da olsa bir kaynak gelecek. Türk Lirası yaz aylarında değer kazanırsa faizlerdeki iniş sürer. Borsa önceki yılların aksine yaz mevsiminde yukarı hareketlenebilir. Kısa vadeli bonoların getirisi yüzde 33 net. Ama bu süre içerisinde enflasyon oranı da yüzde 25-30'lara varabilir. Tahminlere göre Haziran-Temmuz kağıtları daha avantajlı.. Ama bu işte usta olmayan yatırımcılara en garanti yol olarak döviz, repo ve kısa vadeli mevduat gösteriliyor. Şu anda öncelikle düşünülmesi gereken parayla para kazanmak değil, sermayeyi korumak olmalı.. Önce özelleştirme Türkiye'deki gelişimin en büyük potansiyeli sermaye piyasası, bankacılık ve finans sektöründe. Ancak bu sektörler çok zor durumlardan geçiyor. Yabancı yatırımcı için Türkiye cazip ülke deniliyor. Gelin bu ülkele yatırım yapın deniliyor. Ancak yolsuzluk ve enflasyon canavarları bu yatırımcıları ülkeye gelen yabancıları bir anda kaçırdı. Şimdi yeniden nasıl gelecekler? Ancak bu iki dev problemin tamamen halledilmesinden sonra.. Bunun için de önce özelleştirme, ardından vergi reformu yapılmak zorunda.. Yani işler yine Ankara'da kilitleniyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.