Kaymağı kim yiyor?

A -
A +

Türk Lirasında özellikle ocak ayı cari açık rakamlarının açıklanmasının ardından göreceli bir değer kaybı var. Dolar kritik direnç olan 1.80 TL'yi aşınca, korkular alevlendi. Türkiye'nin her yıl en az 60 milyar dolarlık likid sermayeye ihtiyacı var. Türk parası ile satılmayan mal ve hizmetlere döviz vererek sahip oluyoruz. En büyük kalem petrole ödediğimiz fatura. Yabancı ülkelerin istediği mal ve hizmetler, nitelikli olmadığı için yurda getirdiğimiz döviz az. Bu yüzden cari açık kapanmıyor, aksine artıyor. Dengeyi sağlamak için kazanılan dövizden fazlasını harcamamak lazım. Ama çarpık bir yapımız var. İhraç edeceğimiz malı üretmek için ara malı ithal etmek zorundayız.. Eloğlu, yatırıma geliyoruz, diye bizi kandırmış, montaj sanayi kurmuş. En can alıcı parçaları kendi ülkesinde üretiyor, biz de onu ithal ederek ürettiğimiz malı tamamlıyoruz. İşin özü şu: Biz ekmeğe talim ediyoruz, işin kaymağını yabancılar yiyor... Dövizin fiyatı arz ve talebe göre oluşur, doğru. Ama biz döviz ucuz kalsın diye faizleri yükselttik, Türkiye'ye bol bol dolar ve euro girdi. TL değer kazandı. Avrupa'da faizler %1, ABD'de %0 ile 0.25 aralığında.. Büyük şirketlerimiz bu ülkelerdeki bankalardan sağlam teminat gösterip kredi alıp borçlandılar, sonra getirdikleri dövizi TL'ye çevirip tahvil aldılar, hisse senedi aldılar, kamyonla para kazandılar. Milli gelirimizin %9'u kadar cari açığımız var. Yani 100 lira kazandık, 109 lira harcadık. Ama korkulacak bir tablo yok. Bakın Avrupa ve Amerika paraya boğulmuş durumda. Orta Doğu'da İran ve Suriye'deki yangından kaçan sermaye Türkiye'ye akın akın geliyor. Dünyada faiz indirim fırtınası başladı. Merkez Bankası da buna uydu faiz koridorunu 1 puan daralttı. Bu operasyon faiz lobisinin hiç hoşuna gitmedi. Bankaları kullanıp dövizi yükseltmeye başladılar. Verdikleri mesaj çok açık: Faiz yükselsin, döviz düşsün. Ekonomi yönetimi ithalatı kısarak döviz talebinin azalmasını istiyor. Gündemde ithal ikamesi var. Yani dışarıdan döviz vererek aldığımız malları Türkiye sınırları içinde üretilmesini teşvik etmek. Ama bu iş hem kolay değil, hem ayrıca yatırım gerektiriyor. En can sıkan gelişme petroldeki yükseliş. Bakın akaryakıt fiyatları sürekli artıyor. Üreticiler dayanıyor, ama bir yere kadar. Sonunda zam yapmak zorunda kalacaklar. Enflasyon yükselecek. Bu tablo kalıcı hale gelirse, faizler yeniden yükseliş potasına girecek. Bakalım bu savaşı kim kazanacak? (www.necmettinbatirel.com)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.