Para gelmezse, felaket gelir

A -
A +

Geçen haftaki yorumumuzda "Dolarlar geliyor, işler düzeliyor" demiştik. Gelişmeleri büyük bir iyimserlikle yorumlamıştık. Ne kadar saf olduğumuz birbiri arkasına patlayan olaylarla ortaya çıktı. Türkiye'nin bir kriz ülkesi olduğunu bir an için unutmamız bize pahalıya maloldu. Ekonomik programın dış destekçileri IMF ve Dünya Bankası, para musluklarını açacak toplantılarını iptal etti. Nedeni uygulanmakta olan programdaki sapmalar. Bize çok açık mesaj verdiler: "Taahhütlerinizi yerine getirin, parayı verelim". Sonuçta borsa düştü, döviz patladı, faizler yeniden yükseliş trendine girdi. Derviş, yalnız kaldı Şimdi Ankara'da ciddi ciddi erken seçim çalışmaları yapılıyor. Ekim ve Kasım ayında Türkiye yeni bir seçime gidecek. Zira sağlığı bozulan Başbakan Ecevit'in daha fazla dayanacak gücü kalmadı. Artık kimse siyasilerin söylediklerine güvenmiyor. İnandıkları bir kişi vardı: Derviş. O da kılıcı elinden alınmış gladyatör gibi arenanın ortasında kalıverdi. Sanki bütün gelişmeler Derviş'in itibarını düşürerek Türk halkının gözünden kazandığı güveni kaybettirmek için yapılıyor. Muhtemel bir erken seçim ortamında meydanlara çıkıp halka: "İşte sizin çok güvendiğiniz Derviş de bu sıkıntıyı çözemedi. Artık ona inanmayın..." diyecekler.. Stand-by suya düşerse Öyle anlaşılıyor ki, Telekom yönetimi değişmeyecek. Faizler de düşmeyecek. Yani IMF'in üzerinde ısrarla durduğu bu iki konuda bir çözüm bulunamayacak. Eğer bu ay içerisinde IMF'den para gelmezse, Hazine'nin çok yüksek ödemelerinin bulunduğu Ağustos ayında büyük problemler yaşanacak. Gelecek olan para iki şekilde kullanılacak. Merkez Bankası döviz satarak piyasadan TL çekecek. Ve faiz oranlarını düşürecek. İkinci aşamada da bu para Hazine itfalarında kullanılacak. Para gelişi gecikirse ve IMF ile yapılan stand-by anlaşması suya düşerse şu anda tırmanışa geçen döviz kurları inanılmaz bir şekilde yükselecek. Zaten bir türlü rayına oturmamış olan piyasalar bu işten son derece olumsuz etkilenecek. IMF'nin huyu bu. Program sunduğu birçok ülkede yarı yoldan dönmekle meşhur olmuş bir kuruluş. Halk kime inanacağını şaşırdı! Eğer beklenmedik bir gelişme olur da IMF yardımı gelirse döviz açısından oldukça rahat bir dönem olan yaz ayları çok sakin geçer. Borsa yükselir, dövizin ateşi düşer. Türkiye şu anda çok ciddi bir güven problemi yaşıyor. Böyle bir ortamda yabancı yatırımcı Türkiye'ye nasıl gelsin? Hükümetin bütün üyeleri sanki başka bir ülkenin temsilcileri gibi birbirleriyle ters düşen açıklamalar yapıyorlar. Halk kime inanacağını şaşırıyor. Üzerine basa basa tekrar söylüyoruz. Eğer bu program askıya alınırsa Türkiye için kriz değil, felaket olur. Bütün işler IMF'ye kilitlendi Piyasalar bu hafta IMF ve hükümet kanadından gelecek açıklamaları bekleyecek. Şu anda bileşik faizler yüzde 100'e dayanmış, dolar 1 milyon 330 bin lirayı devirmiş, borsa 10 bin puana oturmuş vaziyette. Birilerinin geri adım atmak zorunda olduğu gün gibi aşikâr. Daha doğrusu hükümetin istenilen şartları yerine getirmesi için oturup çok acil bir karar vermesi gerekiyor. Ülke geleceği için hayati önem taşıyan bu konuda artık hiçbir parti kendi çıkarı için çalışamaz. Cumhurbaşkanı da önüne gelen yasaları teker teker veto ederek Meclis'e geri gönderiyor. Moraller bozuk Her hafta yeni bir krizle karşı karşıya kalan borsacılarda moraller iyice bozuk. Yarın yapılacak olan 8 aylık Hazine ihalesinden önce IMF kredilerinin onaylanmaması halinde tansiyon iyice yükselecek. Hazine bu ihalede en az 500 trilyon lira borçlanmayı öngörüyor. Zira Çarşamba günü 1.5 katrilyonluk geri ödemesi var. Bize göre faizler bu defa %100'leri görecek. Ortadaki olay Türk Telekom probleminden çok hükümete olan güvensizliğe dayanıyor. Eğer kredilerin çözüldüğüne dair bir haber gelirse piyasa biraz nefes alır, o kadar. Hükümete olan güvenin yeniden sağlanması çok zor. Kim haklı? Şimdi herkes birbirine şu soruyu soruyor: "IMF mi haklı, hükümet mi?" Sanki bu defa IMF biraz fazla ileri gitti. Ama onlara göre de bu uygulamalarının tutarlı bir gerekçeleri var. Zira ilk defa bu kadar yüksek miktarda bir kredi veriyor. Bu nedenle verdiği programın uygulanmasında çok acımasız ve sert. Biz de biraz insafsızlık ediyoruz. IMF'ye fazla yükleniyoruz. Bu krizi kim çıkardı? Elbette biz. Yöneticilerimiz sağolsunlar ülkeyi yönetmekten aciz oldukları için IMF'ye giderek "Ben yönetemiyorum, sen yönet, beni düzlüğe çıkar" dediler. İşin özü bu. Sonra "bizden şunu istiyorlar, bunu istiyorlar, bu kadar da olmaz, artık çok olmaya başladılar" gibi laflar ediyoruz. Buna hakkımız var mı? Yok! Denize düşen yılana sarılır misali ne taahhüt edilmişse harfiyyen yapmak zorundayız. Burada bizim irademizin geçerliliği yok. Sağduyuya davet Bu krediyi mutlaka almaz zorundayız. Aksini düşünmek bile istemiyoruz. Bundan daha kötüsü ne olur demeyin.. Öyle bir manzara ile karşılaşırız ki, bizi 10 yıl değil, bir anda 50 yıl geriye götürür. Ondan sonra kim iş başına gelirse gelsin, bu enkazı kaldıramaz. Ülke menfaati, partilerin menfaatlerinin üzerinde görülmedikçe bu iş çözülmez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.