Herkesle kavgalı, herkesi kırmış, geçirmiş, kendisine duyulan güven ve inanç bitmiş bir Başkan'la "Galatasaray gemisi yürüyemez artık"; yürümemeli!..
Koca Galatasaray Kulübü, ne hâlde?.. Koca Galatasaray Kulübü'nün, "Türk Spor Tarihi'nde görülmemiş ve hiçbir kulübe nasip olmamış bir gelir akışına rağmen" kasası ne hâlde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün "İkinci Aysal Yönetim Kurulu" da ne hâlde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün "İkinci Aysal Yönetim Kurulu'nun üyeleri" ne hâlde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün "kurumsallaşma" masalı ile göreve getirilen "yüksek maaşlı" profesyonel kadrosu ne hâlde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün "yüksek maaşlı" kadrosunda "önemli görevler üslenen" ama sonra "mahkemelere düşen, kovulan, istifa eden" birçok personeli ne hâlde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün futbol takımı ne halde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün futbol takımının hocaları ne hâlde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün futbol takımının futbolcuları ne hâlde?..
Koca Galatasaray Kulübü'nün taraftarları ne hâlde?..
Peki, "Kim getirdi, bu hâllere onları?.."
Bu sorunun "bin defa da sorulsa" cevabı "tek"; Başkan Ünal Aysal!..
Göreve başladığı günlerde hedefi "Başarı ... Başarı ... Başarı ..." olarak koyan ve "Başarılı olamazsam giderim" diyen Başkan Ünal Aysal!..
Ama, işte "yukarıda özetlediğim acı tabloya rağmen" gitmedi, anlaşılıyor ki; "Gitmemek için sonuna kadar direnecek!.."
Birincide, ortada "akıl ve mantıkla buluşacak" hiçbir sebep yokken, "tam bir emrivaki" ile "Galatasaray tarihinin en başarılı ve üstelik kendisini üne kavuşturan yönetimlerinden birini yok eden" ve "aday bile çıkmasına müsaade etmeyen bir baskın seçimle, tek başına ve kendi seçtiği 'dikensiz gül bahçesi' bir yönetimle iş başına gelen", O!..
"Dikensiz gül bahçesi" bir yönetimle bile "başarılı olamayan" ve "dikensiz gül bahçesini, susuz kalmış yaban tarlasına döndüren", sonra da "o yönetimden de kurtulmak için" gene ve ikinci defa," baskın seçimli genel kurul kararı alan" kim; O!..
Halbuki, o çok meşhur "üç mektup" anekdotunda olduğu gibi, "gelecek yeni başkana üç mektup yazıp" arkasına bakmadan gitmesi gerekiyordu!..
Neydi "birinci" mektup; "Başın sıkışınca eskiyi kötüle. O bir işe yaramazsa, ikinci mektubu aç", ya "ikinci" mektup; "Etrafını kötüle, o da bir işe yaramazsa, üçüncü mektubu aç" ve nihayet "üçüncü" mektup; "İkinci mektup da işe yaramadıysa, sen de üç mektup yaz ve bu mektupları yeni gelecek olana bırak git!.."
Aysal, "önce eskiyi kötüledi", sonra "etrafını" ve sıra geldi üçüncü mektubu açıp gereğini yapmaya, yani "üç mektup yazarak bırakıp gitmeye"; ne yaparsa yapsın, artık "o makamda daha fazla oturamaz", oturmaya çalışırsa, daha da kötü olacaktır; hem kendisi, hem kulübü, hem de "peşin peşin harcanmaya aday olacak", dahası başkanları tarafından "sebebi ne olursa olsun, kulaklarından tutulup atılacak kişiler" olarak nitelendirilebilen yeni yöneticiler, hem de Galatasaray camiası için!..
Ünal Aysal testisi, çatlamaktan da öte, kırılmıştır, su tutmaz artık!..
Herkesle kavgalı, herkesi kırmış, geçirmiş, "kendisine duyulan güven ve inanç bitmiş"; Sarı-kırmızı formanın değerini "Yasin'in bonservis bedelinin altına düşürmüş" bir Başkan'la "Galatasaray gemisi yürüyemez artık"; yürümemeli!..
Aslında "Genel Kurul kararı değil, istifa kararı almalı" idi; ama "masum ve mazlum" rolünü üstleneceği bir "Yalvar yakar bana gelirler, ben de lütfen kabul eder, işin başında kalırım" senaryosunu tercih etti; GSTV'deki "Başkan'ın adamları" da "bunu temin edebilmek için" gece-gündüz çırpınıyorlar!..
Söylenmeye başlayan şarkıyı duymak bile istemiyorlar; "Bu son fasıldır, ey Aysal / Nasıl gidersen git!.."