Bir adam vardı, canı sıkılan

A -
A +

70'li yılların jenerasyonu bizler çok felaketler yaşadık. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sahadaki çalkantılı durum toplumu, sporda özellikle ve özellikle de futbolda sahalarında yaşanacak sınır ötesi başarılarla gelecek morale bir yerde mahkum hale getirmişti. Bu bir acı giderici, bir teselli kaynağı idi. Kimse olan bitenlere bir mana veremiyor ama günlük yaşantısındaki ağır ekonomik ve siyasi şartları bir nebze olsun, yabancı takımlar karşısında alınacak başarının zevkiyle, unutmak ihtiyacı hissediyordu. Ancak ne gezer? Bu ülke insanımızın çilesi 8-0 gibi mağlubiyetlerle simsiyah bir ıstırap kuyusuna dönüşüyordu. Şimdi klasikleşen bu milli maç görüntülerini izliyoruz da neler görüyoruz. 1.ligin tozunu atan yıldızlarımızın, yabancı takımlar karşısında nasıl kilitlenip kaldıklarını, lig karşılaşmalarında tribünleri ayağa kaldıran hareketlerinin, çalımlarının yerinde yeller estiğini, şimdi daha net görüyoruz. Çok şartlarımız noksandı. Takım futbolu, sistem anlayışı, hepimizin çokça söylediği basit defans hataları, saha ve tesislerimizin kalitesi v.s. İlk golü yiyene kadar derli toplu rolündeki takımlarımız, o gol geldikten sonra fark yer, dağılırdı. > KAFA TUTAN BİR LİDER Derken biri çıktı ortaya. Turgut Özal sonrası spora yapılan yatırımların meyvelerini verme zamanıydı. Onu ilk İzlanda maçında hatırlıyorum. A Milli Takımımız, kötü hatıramız olan bu soğuk takımla maça çıkarken biz de tribünlere, televizyonlarımızın başına korkarak oturduk. O İzlanda'yı 5-0 yenerken ülke adeta çıldırmıştı. Sanki bir ezilmişliğin başkaldırışıydı bu. Ne de olsa bu da bir Avrupa takımıydı. O zaferin hemen sonrası yapılan saha için röportajından, iki cümleyi size aktarmak istiyoruz. SPİKER: Hocam tam beş gol, neler söyleyeceksiniz? TERİM: Tabii atacağız! Onlar bize zamanında atmayı biliyorlardı ya... İşte Fatih Terim'in bu sözleri hepimizin duygularını ifade ediyordu. SPİKER: Saffet neler söyleyeceksin? SAFFET SANCAKLI: Fatih Hoca bizi öyle hırslandırdı ki sahaya çıktığımızda adamları yiyecektik. Daha sonraki Terim ekolünden sızan haberlerde hep aynı nokta vardı: Yenileceksek bile erkekçe savaşalım kardeşim. Onurumuz için oynayalım. Korkarak başarı gelmez. Evet evet işte buydu. En kötü şey ne olacak? Bu maçta en kötü şey ne olacak? Futbolcu veya takım bunu kendine sormalı... Yenilecek miyiz. İyi de bu korkuyu yaşayarak bunun aksi olmaz ki. Korkarak başarı gelmez ki. Aksine korkun gücünü düşürür. O zaman niye korkuyorsun ki? İleride bunun yüz karasını yaşamak için mi? Çık sahaya, o da senin gibi insan. O seni ezemesin, sen onu ez... Ama hırsın mantığını aşmasın. Adalelerinle beynin ayrılsın. Beynin büyük bir öz güven içindeyken, adalelerin volkan gibi kaynasın. İnsan kaybederse korku bunun en büyük sebebidir. > KURU CESARET OLMAMALI İşte Fatih Terim bu korkuyu attı futbolcusundan. Atmayı bildi. Çünki daha önceki kulüp ve milli maç mağlubiyetlerinde yaşadığı acılara rağmen, kendisi de bu korkuyu atmıştı üzerinden. Ama burada bir hususun altını çizmemiz çok önemli. Terim bu korkuyu oyuncusundan atarken, kendisi ve futbolcusu alt yapı bakımından delicesine çalışıyordu. Teknik patron gece sabahlara kadar çalışma ofisinde oynayacağı takımları tahlil ediyor, yardımcıları kendisine bilgi aktarımında bulunuyordu. Yani kuru kuruya cesaret pompalaması değil idi bu. Çalışmayla altı doldurulmuş bir zihin devrimiydi. Adalelerinizin gücü beyniniz ve kalbinizle senkronize değil ise, cesaret söylemleri kuru bir geçici duygudan ileri geçemez. Sporcu musunuz, iş adamı mı, bir çalışan mı veya dostluk kurmakta zorlanan biri mi? Çalışmayı ve başarı için lazım olan diğer faktörleri terk etmemek şartıyla 'atın korkuyu üzerinizden'. İnsan korkmakla kaderinden kaçamaz. Gelecek yazımızda, gereksiz korkulardan kurtulmak için batı dünyasında sıkça kullanılan bir yöntemden bahsetmek istiyoruz. Sevgilerimle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.