Sahte mezuniyetler, sahte diplomalar, sahte kimlikler, sahte ehliyetler, çalınan e-İmzalar, kurulan çeteler, dönen milyonlar…
Gençler için müthiş ibretlik günlerden geçiyoruz. Elbette yöneticiler için de.
Genç kardeşim. Hayatın kestirmesi yoktur.
O an için kolay görünen zora dönüşür.
Yarın bir gün başınıza bela olur, sizi rezil eder. Düz yoldan, doğru yoldan şaşmayın.
Bir gün cahillikle yaptığınız hatanın faturasını yıllar sonra en olgun, en aklı başında hâlinizdeyken ödersiniz. Kendinize böyle bir miras bırakmayın.
Bana o kadar çok sayıda geliyor ki bu talep. “Abi şu kurumun genel müdürü seni takip ediyor. Bir söylesen, bir CV’mi göndersen”.
Ne kadar masum görünümlü bir talep öyle değil mi? Oysa cümlenin görünmeyen kelimeleri var. Sen söylersen alır diyor. Sana hayır demez diyor. Senin torpilinle beni diğerlerinden ayrı tutar diyor. Ama bunları söze dökmeyince o kadar net anlaşılmıyor.
Soruyorum. “Kardeşim ben bu adamı 10 yıldır tanıyorum, hiçbir şey talep etmedim. Sence bu adamın bana olan saygısı ne hâle gelir? Farz edelim hatırımı dinledi ve seni işe aldı, senin yüzünden işe alınmayan gençle, onu kıt kanaat yetiştiren anne, babayla, belki eşiyle, kucağındaki bebesiyle ben hesap günü nasıl yüzleşeceğim?”
“Abi bu kuruma herkes torpille giriyor. Benim yerime girecek olan kişi de torpille girecek.”
Bu mazerete sığınan kardeşlerime sesleniyorum.
Herkesin torpille girdiği kurumu siz elinizin tersiyle itin. O kurum sizi kariyer sitesinden bulursa “Sizin şirketinizde torpille işe giriliyormuş, ben böyle işe giren insanlarla yan yana çalışmak istemiyorum” deyiverin!
Rızıktan şüphe etmek rızkı verenden şüphe etmektir. Sakın şüpheye düşmeyin.
Bir kardeşim bir büyükşehirin iştirakinde kendi yüksek mühendisi olduğu alanda işe girmişti. O dönem o büyükşehir başka partideydi. Kardeşimin dünya görüşüne yakın olduğu hâlde o şirkette çalışırken o partiye sinyal vermedi. İşe beraber girdiği arkadaşları kendisinin müdürü, hatta genel müdür yardımcısı oldu. Bizimkisi şeflikten ileriye gidemedi. O zaman ben kendim söyledim. “Hakkın olan terfiyi alamıyorsun, bu da adaletsizlik değil mi?”
“Yok” dedi, “Ben adaletsizliğe uğramayı, adaletsizlikten faydalanmaya tercih ederim.” Çoluk çocuk sahibi bir aile babası olarak kabiliyetinin, deneyiminin çok altında bir maaşa razı geldi.
Gün geldi, o büyükşehiri başka parti kazandı. Başka yöneticiler geldi. Bu kardeşimin haksız ve siyasi şekilde yükselmiş olan tüm mesai arkadaşları tırpanlandı, biçildi. Bazıları en alt seviyeye indirildi usansın diye.
Bizimki görevine devam etti. Bu kez de yeni gelenler eskiden işe girmiş biri olduğu için yükseltmediler. Ama yüksek görevde olmadığı için ve işini iyi yaptığı için de işten atamadılar.
Düşünüyorum. Kazanan kim? Kaybeden kim?
* * *
Bir ev almaya niyetlenmiştik yıllar önce. İstanbul’un güzel bir ilçesinde güzel bir site projesine bakmaya gittik. Gittiğimizde ilginç bir şey söylediler, burası belediye ile inşaat şirketinin ortak projesi. Ödemenin yarısını belediyeye, yarısını inşaat firmasına yapacaksınız.
Düşününüz, indirim yok, torpil yok. Ama bu belediye işi benim kafamı kurcaladı. Eşim çok istediği hâlde ben vazgeçtim.
Yarın bir gün bu belediye el değiştirir. Gelenler bu firma ile bu belediye arasında bir usulsüzlük bulur. Döner dolaşır bize patlar. Biz belki tapumuzu almış, çıkmış oluruz ama neden bu karmaşanın olduğu bir yerde olalım?
Gerçekten de kamuoyunun hiç ummadığı bir şey oldu ve o belediyeyi yöneten parti değişti. Birkaç ay sonra gazete haberlerinde yeni başkanın bu projeye soruşturma açtığı haberini gördüm. Eşime gösterdim haberi. Belediyenin önceki başkanı da tanıdığım biriydi, düzgün, dürüst bir adamdı. Bir usulsüzlük olmadığını düşünüyorum ama yine de bu huzursuzluğu neden yaşayalım?
Şunu da ekleyelim. Dışarıdan gözlemlediğim kadarıyla hiç kimse, hiçbir kesim bu yaşanan sahte diploma skandalını, e-İmza hırsızlığını, vefat etmiş insanların haklarını parayla başkalarına satmayı sahiplenmedi, savunmaya geçmedi. Her kesime yakın medya bu konunun üstüne giden haberler yapıyorlar.
Kaldı ki zaten bu olay 2024 yılında devletin kendi tespit ettiği ve anında soruşturma başlattığı bir olay.
Fakat hem devleti, hem hükûmeti bu olay üzerinden vurmaya çalışan bazı medya organları da yok değil. İşi sulandırarak, sapla samanı karıştırarak, haksız yere bazı insanların diplomalarına dair şaibeler oluşturarak maalesef konuyu bozmaya çalışıyorlar. Bu gibi durumlarda soruşturmanın tamamlanmasını beklemek ve ondan sonra yargı oluşturmakta fayda var. Birilerinin kayıkçı kavgasına, hesaplaşmalarına da su taşımamak gerekir.
Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...