Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Özetle Dinle
Kaydet
Köşe Yazıları 3 saat önce
Ömer Ekinci, Türkiye'deki etkinliklere finansmanım son derece iyi ve teknolojik olarak bağımsız bir şekilde ilerlediğine dikkat çekerken, içerik kalitesinin ve dinleyicinin zihin üzerindeki etkisinin yetersiz kaldığını eleştirir.
  • Ekinci, etkinliklerin büyük sahneler, ışık oyunları ve teknolojik imkanlara odaklandığını ama içeriklerin sığ, tekrarlayan ve izleyiciyi cezbetmediğini savunur.
  • TEDx örneğini göstererek, TEDx gibi içerik odaklı etkinliklerin online olarak daha fazla izlendiğini vurgulayarak, Türkiye'deki etkinliklerin bu noktada geride kaldığını belirtir.
  • Program içeriğine odaklanmayan etkinliklerin başarısının, fotoğraf çekmek ve sponsorlarla tanıştırılarak olduğunu iddia ediyor.
  • Etkinliklerin sektördeki herkes tarafından desteklenen, prestij odaklı bir vizyonun sonucu olduğunu ve bu durumun içeriğin ön plana çıkmasına engel olduğunu savunuyor.
  • Ekinci, ezber bozan, gerçek liderliğe sahip ve içeriğe öncelik veren yöneticilerin ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor.
Türkiye Gazetesi
On milyonluk sahne, 60 izlenen içerik: Neyi yanlış...
0:00 0:00
1x
a- | +A

Yıllardır organizasyonlara katılıyorum. Özellikle de teknoloji, girişimcilik ve gençlik temelli bine yakın organizasyona katıldım.

Dünyadaki belli başlı marka zirveler dışında bence dünyanın en iyi zirveleri Türkiye’de yapılıyor.

Sahne, ışık, ses, teknolojinin son imkânları Türkiye’de. Dünyada bu alanda yeni ne yapılıyorsa +1 fazlası Türkiye’ye çok hızlıca ulaşıyor. Çünkü Türkiye’de her zaman yapılacak bir zirve, bir sempozyum, bir ödül töreni, bir lansman bulursunuz. Getirdiğiniz teknolojiyi satamama, kiralayamama ihtimaliniz yok.

Gidin bugün Haliç Kongre Merkezine, İstanbul Fuar Merkezine, Lütfi Kırdar’a, boş gün bulmanız neredeyse imkânsız. Altı ay, bir yıl sonrası bile dolu.

Amma ve lakin ey sevgili dostlar.Bundan sonrasını hem utanç, hem de kızgınlıkla yazacağım. Organizasyon düzenlemekte mükemmelleştiğimiz oranda da organizasyonun içini geliştirmekten uzaklaşıyoruz. İçerikler sığlaşıyor. Konuşmacılar aynılaşıyor. Anlatılanlar ezbere dönüşüyor.

Kamunun, belediyenin, dernek ve vakıfların parası, milyonlarca lirası sese, ışığa, platforma, sahnedeki LED ekranın devasalığına akarken program bittiğinde daha o dekor hâlâ orada dururken insanların zihinlerinde hiçbir şey kalmamış oluyor.

Çünkü bir dernek başkanının, bir belediye başkanının, bir siyasetçinin şanı yaptığı etkinliklerden çekilen fotoğraflardan geliyor.

Yüzlerce programa katıldım. Organizasyon toplantılarında yer aldım. Organize edenlerle konuştum. Kimse programın sonunda izleyenlerde ne kalacağını önemsemiyor. Fotoğraflar güzel olsun, videolar rakipleri çatlatsın, drone’ların görüntülerini izleyenlerin aklı yerinden çıksın yeter.

Oysa dünyada en yüksek katılımlara ulaşan, internetten en çok izlenen organizasyonu TEDx’de simsiyah bir zemin, ortasında kırmızı bir yuvarlak halı, varsa da arka planda bir LED ekran, o da çok büyük değil, arkada oturanların görebileceği kadar.

Ama TEDx’in YouTube kanalının toplam izlenmesi 8,6 milyar.

İçerik zayıf olunca, iyi, farklı, ezber bozan, yeni bir şey anlatan, âdeta izleyeni tokatlayan konuk getiremeyince bizimkiler hâliyle sahneye, sese, ışığa odaklanıyor. 300 m² LED ekran, 1 milyonluk ses sistemi, ama 20 dakika aynı bilgiyi tekrar eden konuşmacı.

On beş, yirmi milyon lira para harcanan bir etkinliğin YouTube kanalına giriyorsunuz, bir oturumu 60 kişi izlemiş.

Sponsorluklar desen bambaşka bir hayal dünyası da orada var. Kamuya yakın markalar, şirketler, kamu bankaları bazı derneklerin etkinliklerine sponsor olmak zorunda. Karar verme hakları yok.

Bazıları da gönüllü olarak sponsor oluyor, onların derdi de programda sponsorlara ödülleri takdim edecek olan devlet büyükleriyle fotoğraf çekilmek.

Konuşmacılar desen, kimi aldığı paraya bakıyor, kimi o programda konuşmacı olacak olmanın kendisine açacağı kapıya. Bu durumda kim ezber bozan bir konuşma yapabilir? Bu düzeni eleştirebilir? Eleştirse bir daha nasıl oralarda yer bulabilir?

Dinleyiciler desen, orada da bambaşka bir garabet var.

Parayı sahneye yatırmış, sesin, ışığın, şovun en iyisini getirirken içeriğe hiç odaklanmamış etkinliğe kim gelir? Elbette ya o dernekte, vakıfta görev yapanlar, ya o dernektekiağabeylerlesamimi olmak isteyenler, ya da yine program sonunda plaketleri dağıtacak olan devlet büyükleriyle bir selfie çektirir miyim umudu taşıyanlar gelir.

“Ömer sen de fena gömdün” diye düşünürseniz rakamlar ortada. Zaten izlemeye, içeriğe odaklanacak bir izleyici olsa ya da kaliteli bir konferans dinlemek isteyenlere hitap eden bir etkinlik olsa o zaman geçmiş yılların etkinlikleri YouTube’da izlenirdi. Diyorum ya, orada da oturumlar 50-100 izlenmiş. Zaten videoyu yükleyen, videoyu yükleyenin eşi dostu, derneğin yönetimi bir kez tıklasa 50-100 sayılarına ulaşır.

Ve daha acısını söyleyeyim mi? Bir dernek, bir vakıf, bir akıl gelip de “ben simsiyah bir arka fon kuracağım ama o fonda da dünyanın alanında en iyi ismini çıkaracağım, konuşturacağım” dese, o vizyonerliği gösterse önce beraber görev aldığı insanlar eleştirir. Diğer derneklerin başkanları gelip “Paranız mı yoktu” deyiverir. Dedik ya baştan, öncelik organize edenin şanı, prestiji olunca harcanan para da şan parası, prestij bedeli oluyor.

İşte bize bu yüzden ezber bozan yöneticiler lazım. Bu cendereden bizi çıkaracak, korkak olmayan adamlar.

Paranız mı yok diyene “Paramız var ama memlekette çocuklar okula aç giderken milyonları sahneye, şova harcayamazdık” diyecek adamlar lazım.

Dernek, vakıf, belediye ve kamu kurum yöneticilerine son sözüm. Şirket etkinliklerine lafım yok, kendi paranızla istediğinizi yapın. Ama şirketinizde harcamadığınız paraları, şirketinizin parasıyla harcamayacağınız yerlere bizim paralarımızla harcamayın. Sponsorluk geliri diyerek bizi de kandırmayın, o sponsorluk paralarının çoğu da bizim paramız, kamunun malı. Heba etmeyin. Bu dünyanın bir de ahireti var.

Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR