23 Haziran İstanbul seçimlerine giderken AK Parti ve CHP’nin yeni sloganları sürpriz olmadı. CHP “mağduriyet” üzerinden AKP ise kaybettiği kırgın seçmenleri yeniden sandığa getirme üzerinden yürüyor. CHP uyanıklık yapsa da, her iki parti de en güçlü oldukları yerden tutuyorlar.
Seçim kampanyasını "mağduriyet" üzerine kuran İmamoğlu etrafında o kadar malzeme üretiliyor ki seçimi "murdar” eden "sandık korsanları" buharlaştı unutuldu. Siyaset sahnesi siyasetçilerin değil tam sosyal bilimcilerin çalışma alanı hâline geldi.
CHP her zaman mağdur rolü oynamanın karşılığını almıştır. Sahte mağduriyetlerin önüne geçmek için her zaman gerekli şartlara sahip olmuş ancak fırsatları kaçırmayıp “mağdur” rolü oynamanın, başkalarına ve kendilerine (kurban gibi görünmeyi) gelecekleri için çok daha garantili bir yol olarak görmüşlerdir. Siyaset tarihindeki part-time iktidarlarını hep buna borçludur. Askerî ve yargı müdahaleleri ile kendisine iktidar emanet edilmiştir.
Aynı mağduriyet rolü İmamoğlu üzerinden tekrarlanıyor. Kendi imajını poşetleyip İmamoğlu’nun arkasına sığındı. İmamoğlu’nun CHP adayı olduğunu sanki unutturmak istiyor.
AK Parti’de ise öncelikli hedef, 31 Mart'ta sandığa gitmeyen seçmenleri ikna etmek. AK Parti yönetimi söz konusu seçmenlerle ilgili saha araştırması yapmış. 31 Mart öncesi yapılan anketlerde Binali Yıldırım'ın önde çıkmasının seçmen üzerinde rehavete sebep olduğu sonucuna varılmış.
Bana inandırıcı gelmiyor, bazıları sonuçların sorumluluğundan kaçıyor gibi.
Kendilerinin gördüğünü seçmen görmüyor mu ki, “Sahanın nabzının değerlendirildiği AK Parti MYK toplantısında durum yine bıçak sırtı” deniyor. O zaman demek ki sonuçlar seçmen davranışını pek de değiştirmiyor, değişim için daha fazlası gerek.
31 Mart'taki sandık küskünü 1 milyon 700 bin seçmenin yüzde 80’inin AK Partili olduğu tahmin ediliyor. Sahada yapılan tespitlerden sonra çizilen yol haritasında yapılması planlanan çok sayıda şey var. Kırgınları tekrar kazanmak için fazla plan gerekmez. İş belli, Başkan Erdoğan öteden beri söylüyor: “Sıkılmadık el, çalınmadık kapı bırakılmayacak. Yüz yüze görüşülecek, gönüllere girilecek...”
İstanbul seçimlerinin geçirdiği süreç ve sonuç bundan sonra Türkiye siyasetine yön verecek kadar önemli. Özellikle AK Parti için bundan sonra seçmen ve etrafındaki toplum kuşağı ile olan ilişkilerinde yeni bir dönem olacaktır.
Ama bu yeni dönemde yol haritası “Biz de siyaseti biliyoruz, eksikleri hataları görüyoruz, gerekirse tövbe ederiz siz işinize bakın biz de işimize bakalım” anlayışı değil, Sayın Erdoğan’ın her fırsatta verdiği mesajları “Şov yapmayalım, samimi olalım, yüz yüze iletişim kuralım, gönüllere girelim” olacaktır...