Aklımdaki sorular...

Sesli Dinle
A -
A +

-Elleri kelepçeli müteahhitleri gördük, hadi elleri kelepçeli olmasın ama ifade veren, hesap veren imar müdürleri, yapı denetim müdürleri, inşaat mühendisleri, uygulama denetçisi inşaat mühendisleri, belediye yetkilileri ya da çevre ve şehir il müdürleri neden göremedik?

 

-Televizyonda düzenlenen yardım organizasyonunda, henüz daha ilk depremin 9. gününde bir esnafın heyecanlanıp “50 bin TL” yerine “50 milyar” demesini bir gün boyunca nasıl konuşabildik ve buna nasıl gülebildik?

 

-Başta ikamet ettiğimiz şehir olan İstanbul’un belediye başkanı dâhil olmak üzere herkes siyasi söylemlerle, deprem bölgesinde yaptığı gezilerle, vatandaşla kucaklaşmalarıyla pozlar verdi, peki bu depremden ne öğrendiler? Bu depremden sonra ne değişecek?

 

-1999 Gölcük Depremi bir milat, Türkiye artık bundan sonra depreme hazırlanacak, bundan sonra böyle acılar yaşamayacağız demiştik. 24 yıl sonra yine aynı şeyleri söylüyoruz. Coğrafya mı kader, yoksa bizlerin unutkanlığı mı?

 

-Deprem bölgesine en yakın şehirlerdeki ev kiralarının bir anda üç katına çıkması tesadüf müdür? Bunu yapan insanların, ev sahiplerinin ya da emlakçıların herhangi bir tarihte depremzede olmayacağına dair ellerinde yazılı belge var mıdır?

 

 

 

Bir vicdan azabım

 

 

 

Depremin ilk günleri çok zordu, enkazın altındakiler bizden binlerce kat fazla zorluklarla muhatap iken bizim de çaresizliğimiz zordu. Birkaç metre altımızdalar, seslerini duyuyoruz, sesimizi duyuyorlar, ama kendi ellerimizle yaptığımız, kendi cebimizden parasını ödediğimiz betonlar, kolonlar, kirişler engel. Allah bir daha yaşatmasın.

 

Bir yandan da mesajlar; “Şu adreste şu yakınımız var, AFAD’dan rica edebilir miyiz? Buraya iş makinesi yönlendirebilir miyiz?”

 

Kardeşim, edeyim de nasıl edeyim. Başka bir binaya gidecekken araya tanıdık gibi girip, oraya gitme buraya gel nasıl diyeyim?

 

Anlatması da zor, “Olmaz, böyle bir şey rica edemem” demek, bunu izah etmek o an için çok zor.

 

Depremde sosyal medyası güçlü insanların kendilerince yaptığı en büyük iş buydu, gelen mesajları paylaşmak. Günler geçince anlıyoruz ki çoğu sahte ihbar, çoğu yanlış bilgi imiş. Kısacası sosyal medyası güçlü insanların yaptıkları o büyük iş, dönüp dolaşıp zaman kaybı ve ekiplerin yapması gereken işe de engel olmak olarak geri döndü.

 

 

 

Oğuzhan Uğur’un en büyük başarısı

 

 

 

Oğuzhan Uğur çeşitli YouTube kanalları olan bir arkadaş. Tam da yukarıda yazdığım gibi, adına koordinasyon dedikleri bir iş yaptılar depremde.

 

Mesela deprem günlerinde bir video paylaştı, MÜSİAD MERSİN Şubesinin bir üyesi olan Mersin Özyetkinler firmasının 16 adet iş makinesi varmış, bunları Hatay’a götürecek araç yokmuş. Oğuzhan’ın ekibi Vali Yardımcısına kadar(!) ulaşmış ve konuyu çözmüşler.

 

Yani MÜSİAD, Vali Yardımcısına ya da valiye ulaşamayacak, bir YouTube kanalı ulaşacak. El insaf!.. Buna, böyle şeylere hiç gerek yoktu. Sosyal medyadaki etkileşimin şehveti böyle şeyler yaptırıyor maalesef.

 

Ama çok büyük bir başarısı var Oğuzhan Uğur’un, o da nasıl başardıysa Haluk Levent ile kendisinin kamuoyunda birlikte değerlendirilmesini sağladı. “Haluk ve Oğuzhan” dedirtti. Oysa Haluk Levent’in Oğuzhan’la hiç ilgisi yok. Haluk Levent hiçbir zaman siyasi tavır almamış, eskiden beri yardım faaliyetlerinde bulunmuş, yardım için çok sayıda konser yapmış birisi. Oğuzhan’ın başarısı bir anlamda Haluk Levent’in de hatası oldu.

 

 

 

MÜSİAD ve TÜRES

 

 

 

İkisinin de üyesiyim ve ikisinde de çeşitli görevlerim var. İkisinin de üyesi olduğumdan çok büyük gurur duydum bu depremde.

 

MÜSİAD deprem görmeyen şubelerini deprem afetine uğramış şehirlere bire bir atama yaptı. Örneğin İzmir MÜSİAD Hatay’dan sorumluydu ve 20 adet 4X4 dağ aracıyla resmen Hatay’a çıkarma yaptı. Tabiri caizse sahada ayak basmadık yer bırakmadılar. MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı’nın, Genç MÜSİAD Başkanı Furkan Akbal’ın, tüm yönetimin gece gündüz uyumadığına şahit oldum. MÜSİAD YK Üyesi ve eski Hatay Başkanı Abdullah Bozatlı, kendi memleketinde 300’den fazla insanın enkazdan kurtarılmasına yardım etti. Hepsinden Allah razı olsun. Şimdi MÜSİAD 1000 konteynerlik bir konteyner kent kuruyor. Bir konteyner bağışı 100.000 TL, her şeyi içinde.

 

TÜRES de ilk günden beri bölgede... İlk günden mobil mutfaklar hazırlandı, TÜRES’in bölgedeki üyeleri kendileri de depremzede olduğu hâlde ilk günden dükkânlarını açıp vatandaşa çorba dağıtmaya başladı. Genel Başkan Ramazan Bingöl ilk günden beri bölgede, yüz binlerce insana sıcak çorba, sıcak yemek dağıtıldı. Verilen emeğe ben şahidim, çok da gururluyum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.