Ticaret ve iş dünyasıyla ilgili her zaman ümitvar olmuşumdur. Kendim de iş hayatının içinde olmama rağmen işler durgun diyenlerin sözüne inanmazdım. İlk kez bu son birkaç haftada gerçekten işlerin durgunluğuna inanır oldum.
Tek başına, fırtına gibi iş yapan, cihaz satan, satamazsa parçalayıp parça satan, onu da yapamazsa servise her gün çok sayıda cihaz gelip tamir eden bir arkadaşım var. Esnaf ağlaması hiç huyu değildir, çok eski tanırım.
İşler nasıl diye sorduğumda beni şok eden bir cevap verdi. “Çok şükür, siftahsız eve gitmiyoruz”. Bunun bir sonraki aşaması, bir sonraki adımı siftahsız eve gittiği günlerinin olması ki bu adam için bu neredeyse imkânsız.
İş hayatı esnafı, tüccarı gerçekten köşeye sıkıştırmış durumda.
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci “Faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, işletme sermayesine ihtiyacımın olmadığını ve kendi paramın bulunduğunu varsayalım. Ben o parayı faizler bu kadar yüksekken faize yatırırım” demiş. Doğrusu samimi bir itiraf, yani en azından “İşler çok iyi canım, esnafımız abartıyor” demesinden iyi. Ama doğrusu sayın bakanın faizi bu kadar legalize etmesi, doğal bir seçenek gibi, bir Müslüman için akla bile gelmeyecek bir yöntem değilmiş gibi söylemesi üzücü.
Ben de bir tüccarım, iş hayatının içindeyim. Ben ne yaptığımı söyleyeyim belki bir fikir verir siz dostlarıma.
Baştan söyleyeyim, Türkiye’de işler hiçbir zaman tümüyle durmaz. Her zaman alıcı ve satıcı olacak. Çünkü bölgenin en önemli tedarik noktası Türkiye. Irak’ı, İran’ı, Azerbaycan’ı, Kıbrıs’ı, Afrika ülkeleri, Balkanları Türkiye’den alışveriş yapacak. Türkiye’ye gelecekler, otellerde kalacaklar, otelci kazanacak, restoranlara gidecekler, araba kiralayacaklar, yakıt harcayacaklar, para harcayacaklar. O nedenle Türkiye gibi dev bir geminin durması imkânsız.
Ama biz bu durağanlıkta neler yapmalıyız, ben neler yapıyorum, anlatayım.
- Ben şirketimde gaza bastım açıkçası. Geçenlerde Adem Metan’ın YouTube kanalında Fuat Tosyalı’nın söylediği güzel bir söz vardı “Fırtınalı denizde motor kapatılmaz” diyordu Fuat Bey. Yerinde kalabilmek için bile çok efor harcamak gerekiyor.
- Piyasadaki birçok şirketin eforunun, gücünün kalmadığı dönemdeyiz. Eforu kalmayan oyundan düşecek, öz sermayesi güçlü olmayan, kenarda likit sermayesi olmayan oyundan düşecek, krediyle ya da kredibiliteyle iş yapanların işleri zorlaşacak. Nakit daha da kral olacak. Bu yüzden ayakta kalmanın yolu güçlü olmak.
- İşlerin sakinliğinin fırsat yönü var, yoğun zamanda tecrübeli personel gerekir ama sakin zamanda sıfır tecrübeli, yeni mezun ya da iş öğrenmek isteyen genç çalışanlar çok fazla. Tecrübeli çalışana yüksek maaş vermek yerine genç alıp nispeten daha düşük ücrete onları yetiştirebiliriz.
- Hatta aklımda bir de fikir var ama uygulamaya geçemedim. İşleri büyütüp işe emekli abileri almak. Tanışmaya gelen çok abimiz oluyor. 45-50-55 yaşlarında. Baksan zımba gibi adam. Geliri iyi. Çalışmaya ihtiyacı yok ama sıkılıyor. Alın size mükemmel bir insan kaynağı. Üstelik yaşam deneyimleri, çevreleri var, olgunlar, canım sıkıldı işi bırakıyorum demezler. Bu insan kaynağı da değerlendirilebilir.
- Böyle zamanlar, hızlı zamanlarda gözümüzün görmediği sabit maliyetleri biraz irdeleme zamanı. Etiketçiniz, poşetçiniz, ambalajcınız sabit, sürekli ona yaptırıyorsunuz ama piyasada fiyatlar ne seviyede, şöyle bir araştırmaktan ve teklif toplamaktan ne zarar gelir? Yine tedarikçinizle çalışın ama piyasayı da görün.
- Ben bu hafta yazılımlarımızın olduğu Türkiye’nin en büyük sunucu barındırma firmalarından birinde her üç ayda bir ödediğimiz ve dolar bazında olduğu için gitgide artan, gözüme batan sunucu barındırma hizmetine takıldım. Yazılımcı arkadaşım Doğan küçük bir araştırmayla şunu gördü. Yılda dört kez ve her biri 12 bin TL civarı olan sunucu kiralama bedeli bir başka firmada yıllık toplam 8 bin TL. Taşıdık ve durduk yere 40 bin TL kâra geçtik.
- Mesela bizim firmada sıfır el terminali ve barkod yazıcıların satışının yanına 2. el el terminali ve barkod yazıcı koyduk, yetmedi kiralama hizmetine başladık, o da yetmedi eskiyen cihazları geri alıp farkını ödeyip sıfıra dönme hizmeti koyduk. Çünkü artık kimse parayı kolay kazanmıyor. Kimsenin savuracak lüksü yok.
2025 zor geçecek, 2026 zor geçecek. Sonrasında da zaten seçim atmosferine gireceğiz. Özetle işler bugün yarın düzelir diye beklemek yerine aksiyona geçip en azından kendi işlerimizi düzeltebiliriz.
Ömer Ekinci'nin önceki yazıları...