BİR BEYİTİ VAR, BİR DE CAMİSİ… SULTAN II. SELİM

Sesli Dinle
A -
A +

Yahya Kemal, usta bir şair olan Selimiye Camii’nin banisi Sultan II. Selim’i, “Bir beyiti, bir de camisi var” diye över.

 

 

 

Sultan II. Selim, Kanuni Sultan Süleyman’ın bütün oğulları gibi pek mükemmel bir tahsil ve terbiye görmüş; devrinin en münevver insanlarından biriydi.

 

Âlimlere pek kıymet verirdi. Halvetî tarikatına mensup dindar bir padişah idi. Şeyh Süleyman Âmedî’den feyz almıştı.

 

Avcılık ve yay çekmede fevkalâde maharetli idi. Zamanında ondan daha kuvvetli yay çeken yoktu. Boğaz’da yüzerdi. Nazik ve mütevazı idi.

BİR BEYİTİ VAR, BİR DE CAMİSİ… SULTAN II. SELİMEdirne Selimiyesi

 

 

 

Bir beyiti var ki…

 

 

 

Divan sahibi kudretli bir şairdi. Selimî mahlâsıyla şiir yazardı. Yahya Kemal kendisini, “Bir beyiti, bir de cami-i mamuru var” diye överek şairane bir mübalağa ile bir beytini Selimiye Camii ile denk tutmuştur. Bu beyit şöyledir:

 

Biz bülbül-i muhrik-dem-i şekvâyı firâkız,

 

Âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden.

 

(Biz, bülbülüz, yakıcı nağmeyle ayrılıktan şikâyet eden;

 

Öyle ki ateşe döner sabah rüzgârı, geçse bahçemizden.)

 

Kanunî Sultan Süleyman zamanında, Müslümanların ekseriyette bulundukları mahallelerde meyhane açılması yasaklanmış; Sultan II. Selim zamanında vergi kaybını telâfi için buna tekrar izin verilmişti.

 

Gayrı müslimler, bir İslâm devletinde kendi dinleri izin verdiği için şarap içebilir; alıp satabilir. Osmanlı Devleti’nde bunlara ait meyhaneler vardı. Hükûmet bundan vergi alırdı. Buraya Müslümanlar giremezdi. Bu kaideden habersiz olan bazıları, Padişah’ı içkiye düşkün zannetmiştir.

BİR BEYİTİ VAR, BİR DE CAMİSİ… SULTAN II. SELİM
Sultan II. Selim hatırasına bastırılan Kuzey Kıbrıs parası

 

 

 

Dostun acısı

 

 

 

Çok sevdiği ve saydığı Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin Ağustos 1574’de ölümü Padişah’ı çok sarstı. Ona, 2 sene evvel kaybettiği oğlunun ölümünden daha çok üzüldü. Öyle ki onun bir ikazıyla, çocukluk arkadaşı Celal Bey’i bile yanından uzaklaştırmıştı. Bundan sonra içine kapandı. Kendini iyice ibadete verdi.

 

Lamartine der ki, “İçine çöken hüznü atabilmek için deniz kenarında Kur’ân-ı kerim okuyordu. Saltanatın saadet ve şanını, İslamiyetin devamında görüyor; devleti için bir sultandan ziyade bir derviş gibi hareket ediyordu. Hayatlarının sonuna doğru Osmanoğullarında görülen bu dinî melankoli, Şarlken ile XIV. Louis’nin uğradıkları hüzne benzer.

 

Osmanoğullarının hiçbiri günahlarını takdir-i ilahiyi inkâr edecek dereceye getirmez. İçlerinde zaaf gösterenler görülmüş; ama asla dinsiz olmamışlardır. Bir felâket, bir hastalık veya bir dervişin ağzından çıkan dinî bir ihtar, vicdanlarını pişmanlık derecesinde uyandırmış ve geçmiş günahlarını düzeltecek hareketlere itmiştir.”

 

Yangının ardından sarayda yeniden yapılan mutfak ve hamamı gezer, işçilerin çalışmasına nezaret ederdi. Hamamı gezerken ayağı kayıp mermerler üzerine düşerek beyin kanamasından vefat etti. Zaten bir zamandır hasta idi.

 

8 senelik saltanattan sonra 1574’deki vefatında 50 yaşında idi. Aynı ismi taşıdığı dedesi Sultan I. Selim ile aynı müddet saltanat sürmüş; aynı yaşta vefat etmiştir. Ayasofya’nın avlusunda Sinan eseri türbesine defnedilmiştir.

 

 

 

BİR BEYİTİ VAR, BİR DE CAMİSİ… SULTAN II. SELİM

 

 

 

Açık cevap

 

 

 

Memleketin her tarafında cami, medrese, imaret gibi hayır eserleri vardır. Edirne’de Mimar Sinan’ın inşa ettiği ve “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii’nin kubbesi, Ayasofya’dan da büyüktür. Yanına medrese, darülhadis, darülkurra, şifahane ve darületibba (tıp fakültesi) yaptırmıştır.

 

Bu eser, Padişah hakkında ileri geri konuşanlara açık cevap vermektedir. Kötüler, iyileri kötülemekte; kötüleri övmektedir. Hâlbuki tarih güzelleme ve kötüleme yeri değil, hakikat meşheridir.

 

Sultan II. Selim, istinad duvarları ile tahkim ettirerek Ayasofya Camii’nin bugüne kadar gelmesini sağladı. Yanına medrese ile iki de zarif minare yaptırdı.

 

Mekke-i Mükerreme su yollarını ıslah, Mescid-i Harem revaklarını tamir ve mermer kubbelerle tezyin ettirdi. Lefkoşe’de Selimiye Camii ile Aziz Efendi Tekkesi, Konya’da Selimiye Camii, Navarin Liman Kulesi, Antakya Ulu Cami, Yahya Efendi Türbesi hayratı arasındadır. Babasının başlattığı Büyükçekmece Köprüsü’nü tamamlattı.

 

Konya’nın Karapınar kasabasını kurdu. Burada cami ve külliye yaptırdı. Yangın felâketi geçiren Topkapı Sarayı’nı tamir ettirdi. Ramazan ayında ve mübarek gecelerde cami minareleri arasına mahya denilen kandiller germek onun zamanında âdet olmuştur.

 

Harem hayatına düşkün değildi. Yegâne sevgili zevcesi Nurbânû Sultan, tarihin en hayırsever hanımlarındandır. Mimar Sinan’a Üsküdar’daki Âtik Vâlide Câmii ve külliyesi ile Toptaşı Bîmârhânesi’ni (akıl hastanesini) yaptırmıştır ki bugün Bakırköy’de hizmet vermektedir. Başkaca hayratı da vardır. İstanbul’a sular getirtmiştir.

 

Padişah’ın, Murad, Mehmed, Süleyman, Mustafa, Cihangir, Abdullah ve Osman adında 7 oğlu; Esmâhan, Gevherhan, Fatma ve Şah Sultan adında 4 kızı olmuştur. Esmâhan Sultan’ın Sokullu Mehmed Paşa’dan, Fatma Sultan’ın Siyavuş Paşa’dan ve Gevherhan Sultan’ın da Piyâle Paşa’dan doğan çocuklarının soyu günümüze intikal etmiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.