"Bîat-ı Rıdvân" nedir?

A -
A +

Kur'ân-ı kerîmde "Bîat-ı Rıdvân" yapanlar hakkında meâlen buyuruldu ki: "Andolsun ki, Allahü teâlâ, seninle o ağacın altında bîat ettikleri vakit mü'minlerden râzı olmuştur."

Geçen haftaki 2 makâlemizde ve dün bahsettiğimiz "Hudeybiye Musâlehası" esnâsında,  H. 6  (M. 627) senesinin Zil-ka'de ayında, "Hudeybiye" denilen yerde, Resûlullah Efendimiz, mübârek sırtını "Semüre" ismindeki ağaca verip, Eshâb-ı kirâm ile ölünceye kadar sabır ve sebâtla, aslâ firâr etmemek şartıyla bağlılık anlaşması yaptılar. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ile 1400-1500 kadar Eshâb-ı kirâmı arasında yapılan bu sözleşmeye "Bîat-ı Rıdvân" denilir.

Eshâb-ı kirâm, inanmayanlara karşı sanki tek bir kalp ve tek bir vücûd olmuşlardı. Bu bağlılık ve sevgileri, Peygamber Efendimizin etrâfında çelikten bir kale meydâna getirmişti. Birlik ve beraberliğin, kardeşliğin, inanmanın en güzel örneğini vermişlerdi. Bunu gören Mekkeli müşrikler korktular. "Aman bunlar yek-vücût olmuşlar. Bu bağlılık ve sevginin karşısında durulmaz. En iyisi biz onlarla anlaşalım" dediler. Elçi gönderip anlaşma imzâladılar. İşte bu anlaşmaya "Hudeybiye Antlaşması" denildi.

Kur'ân-ı kerîmde "Bîat-ı Rıdvân" yapanlar hakkında meâlen buyuruldu ki:
"Andolsun ki, Allahü teâlâ, seninle o ağacın altında bîat ettikleri vakit mü'minlerden râzı olmuştur." (Fetih sûresi, 18) Bu âyet-i kerîmede, "Bîat-ı rıdvân"a katılan Eshâb-ı kirâm medh edildi...

"Bîat"ın ("bey'at" şeklinde de telaffuz edilir) başlıca üç ma'nâsı vardır:

1. Sözleşme, söz verme, teslîmiyet.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
"Ey Resûlüm! Mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ etmemek, kız çocuklarını öldürmemek, herhangi bir iyilik husûsunda sana isyân etmemek üzere, seninle bîatleşmeye geldikleri zaman bîatlerini kabûl et. Onlar için Allah'tan mağfiret (günâhlarının affını) dile. Muhakkak ki Allahü teâlâ, tövbe edeni affedici, tâatle, beğendiği işleri yapanlara pek merhametlidir. (Mümtehine sûresi, 12)

2. Devlet başkanı durumunda olan kimseye, "senin başkanlığını, idâreciliğini kabûl ettim, iyi ve faydalı her sözüne itâat edeceğim" şeklinde söz vermek, bağlılığını bildirmek.
Bu çeşit bîat, Peygamber Efendimizin vefâtından sonra, "Benî Sakîfe" denilen yerde, Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh) halîfe seçilirken görülür. Burada, Hazret-i Ebû Bekr'e ilk bîatı, Hazret-i Ömer (radıyallahü anhümâ) yapmıştır.
Bundan sonra İslâm devletlerinde, devlet başkanına itâat edilmesi ve sözünün dinlenmesi için bîat esâs olmuştur.

3. Tasavvufta bir terim ["Bîat" tabîri tasavvufta da üç ayrı manâyı ifâde eder.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.