Çocuk, ne yapıp etti, beni en zayıf noktamdan yakaladı!

A -
A +

“Hocam ben seni gökte ararken yerde buldum. Lütfen bana sırlar âleminden bahset. Fırsat buldukça kitaplarımı alıp geleceğim…”

 

 

 

Her ne hikmetse çocuklar su ve yeşili pek seviyorlardı. Sık sık da bulunduğum yere kadar gelip ortalığı çın çın çınlatıyorlardı. O, Behlül Dânâ hayranı çocukla karşılaşmamak için insanlara mesafeli dursam da en sonunda gelip beni buldu, elimi öptü. “Hocam ben seni gökte ararken yerde buldum. Lütfen bana sırlar âleminden bahset. Fırsat buldukça kitaplarımı alıp geleceğim…” dedi, peşimi bırakmadı. İlim derdiyle dertlenmiş birine de “Hayır, ben beceremem, yapamam!” demek olacak şey değildi. “Ne de olsa çocuk…” deyip geçmeyin, alttan vurdu, üstten çıktı, ne edip etti beni en zayıf noktamdan yakaladı. Talip olana lakayt kalmak vebal olurdu, günahtı… Allah muhafaza.

 

Bir çocuğun gönlüne dokunmayagörün aman Allah’ım! Ne farklı hikâyeler ortaya çıkıyordu, ah bir bilseniz! Kıssaların insanı pişirmesi gibi her hikâyesi olan çocuk da; ben eğitimcisi diyeyim siz hocası deyin işte ona ders vereni farkında olmadan pişiriyor, yetiştiriyordu. Ava giderken avlanan avcı misali, hoca talebesini eğitirken talebe de hocasını terbiye ediyormuş da bilmiyordum. Başımdan geçince anladım. Bu mühim işi talebe de hocası da bilmeyebilir… Hülâsa, talebe ve hocası anlasa da anlamasa da birbirlerini eğitiyor, olgunlaştırıyordu.

 

Bunların nasıl olduğunu başımdan geçince anladım. Onun için “Tecrübe gibisi yok…" derlerdi büyüklerimiz.

 

Hayat yolunda epey mesafe aldım elhamdülillah. Zengin fakir, okumuş cahil, büyük küçük, çeşit çeşit insanla muhatap oldum. Hiçbiri de boşa gitmedi hepsi de bir şeyler kattı bana.

 

Kimisi “Çabuk itimat edip güvenme!” dedi.

 

Bazısı “Hemen muhabbet besleyip sevme!” dedi.

 

Kimisi “Anlamadan, dinlemeden teslim olup bağlanma!” dedi.

 

Bazısı “Sırrını kimseye açma!” dedi.

 

Kimi “Kadir kıymet bilenlerden ol…” dedi.

 

Kimi “Çok konuşma, susarsan hayrına…” dedi.

 

Bazısı “Konuşacağın zaman düşün, yutkun, acele etme…” dedi.

 

Kimi “Hayat hayal, ömür kısa…” dedi.

 

Kimi de “Ömür kısa ama istersen çok bereketli de olur…” dedi.

 

Hülâsa hepsi lisan-ı hâlleriyle beni terbiye ettiler. Zamanında kızsam da, küssem de şimdi hepsini yüzümde tebessüm ile hatırlıyorum. Hepsine ayrı ayrı müteşekkirim. Daha kim bilir neler neler çıkacak karşıma. Hocam sık sık derdi ki: “Dünya imtihan yeri, her daim imtihanda olduğunu bil, ölünceye kadar da bu imtihanlar bitmez!”

 

Demek ki tecrübe edeceğim durumlar tamam olmadı henüz. Son nefese kadar da devam edecek. İnşallah tecrübelerimiz hüsn-ü hatimemize de vesile olsun.

 

Mevzuyu fazla uzatmayayım. Kıssadan hisse kabilinden bir nimet olarak gördüğüm bu talebe-hoca münasebetini kısaca hülâsa edeyim. Ne kadar hisse alabildim bilemiyorum ama yine de tesirinde kaldım.

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.