HELİKOPTER VAK’ASI!

A -
A +

Dünya, 19 Mayıs 2024 günü saat 16 dolaylarında düşen bir helikopter haberiyle sarsıldı. Olay, taşıtın, Şarkî Azerbaycan’da seyri esnasında vuku bulmuştu. 3 helikopter uçuş hâlindeydi. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisî’yle Hariciye Vekili Hüseyin Emir Abdullahîyan, ortadaki araçtaydılar. İki helikopterin ortasında yer alan bu helikopterin düşmesiyle zikrettiğimiz isimlerle birlikte toplamda 8 kişi hayatını kaybetmiş oldu.

 

Kırıma uğrayan helikopter, Bell-212, 1962 Model ve Amerikan malı. Son vak’a dâhil bu helikopterler, 1972’den beri 430 düşme yaşamış. Bunlardan 162’si ölümle sonuçlanmış. Haberler o yöndeki Cumhurbaşkanının canının emanet edildiği mevzubahis helikopter, eski model olmaktan başka 30 yıla yakındır imalatçı şirket bakımı da görmemiş. Vak’adan, ilgili İran makamları şüphesiz ki sorumludur. Ancak Tahran, Washington’un kendisine uyguladığı "havacılık ekipmanları ambargosu"na dikkat çekmektedir ki göz ardı edilemez. Bu zaviyeden bakınca kaza "geliyorum" demiştir. Karar vericiler, böyle bir uçuşu tasvip etmemeliydi. Düşme yoğun sis ve hava şartlarına bağlanmakta. Ne var ki bakımsız ve eski bir araç her hâlükârda düşerdi. İnsan hayatıyla alâkalı ambargo ise hadiseye dolaylı iştiraktir…

 

İbrahim Reisî Vak’asını işitince Ziya’ül Hak ve Muhsin Yazıcıoğlu sabotajlarıyla bâzı başka acıları hatırladık:

 

Pakistan Cumhurbaşkanı Muhammed Ziya’ül Hak, bir uçuş yapacaktı. Bâzı şeylerden şüpheleniyor olmalıydı ki yanına rızasına aykırı da olsa ABD’nin Pakistan Sefiri Arnold Raphel’i de aldı. Genelkurmay Başkanı da uçaktaydı. Toplam yolcu sayı 27 kişiydi. 17 Ağustos 1988 tarihinde gerçekleştirilen sabotaj sonucu uçak düştü, yolcular öldüler. Merhum Ziya’ül Hak, nükleer silah alanında çalışmaya devam edeceklerini açıklama gibi bir hata işlemişti. Sabotajdan dolaylı biçimde ABD, İsrail, Hindistan SSCB mes’ul tutuldu. Elçinin uçakta olması planı engelleyememişti…

 

Atlas Jet’in bir uçağı, 30 Kasım 2007’de Isparta’nın Keçiborlu ilçesi yakınındaki Türbetepe Mevkiinde düştü. 7’si mürettebat 57 kişi hayatını kaybetti. Şehîdlerden biri de talebelik yıllarından arkadaşım Ruşen Hamzaoğlu idi. Merhum, kimya mühendisiydi. Sık ziyaretime gelirdi. Konuşmaya oruçlu bir tabiatı vardı. O uçuşta, âdeta kendisi yerine de konuşan Mustafa isminde heyecan dolu bir arkadaşıyla berabermiş. Vak’a Aselsan ve Deniz Kuvvetlerimizde şüpheli ölümlerle mühendislerimizin şehîd edildiği karanlık günlerde yaşanmıştı. Bu hazîn hikâyenin üzerinde de kalın bir şal vardır…

 

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009 Günü Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesindeki mitingden Yozgat Yerköy’deki mitinge gidiyordu. İçinde oldukları helikopterde siyâsîlerden başka İHA muhabiri İsmail Güneş de vardı. Tabiat karlıydı. Bu helikopter düştü. Türkiye ayağa kalktı. İsmail Güneş, karlar içindeyken 112 Acil Servis’i arayabildi. Bacağının kırık olduğunu, kimseden bir ses çıkmadığını Muhsin Başkanı göremediğini haber verdi. Sonra O’nunla da irtibat kurulamadı. Olayda FETÖ parmağı olduğu kuvvetle dile geldi. Sabotaj olduğuna şüphe yoktur. Dikkatten kaçmaması gereken bir husus da "Üşüyorum Anne!" şiirinin şairi Muhsin Beyle arkadaşlarının şehîd oldukları bu vak’anın 25 Şubat 2009’da Amsterdam yakınında düşen ve ölü ve ağır yaralıların olduğu THY vak’asından bir ay sonra meydana gelmiş olmasıdır. Schiphol Havaalanındaki ciğerimizi yakan bu düşmenin de tam aydınlandığı söylenemez. Merhum Yazıcıoğlu hakkında o tarihte yapılan bazı haberlerde "hayatında ilk defa helikoptere bindi o da düşmeyle bitti!" şeklindeydi. Bu iddia asılsıdır. Zira 1998’de Tiran’da merhum Yazıcıoğlu’nun kiraladığı bir helikopterle Sırp kuşatması altındaki köylere birlikte yardıma gitmiştik…

 

İran Helikopter Vak’asının sabotajdan ziyade teknik bakım eksikliğinden olduğu daha güçlü ihtimal olarak görünmekte. Tahran’ın resmî görüşü de sabotaj yönünde değil. Dikkat edildiği gibi makalemizde "sabotaj", "suikast", "kaza" kelimelerini kullanmadık. Bunda hukukçu olmamızın kazandırdığı ihtiyatlı düşünmenin payı olabileceği gibi geçmiş hâdiselerden edindiğimiz tecrübenin de payı vardır. Zira böyle hâllerde gerçekler, bâzen çok zaman sonra ortaya çıkar. Elde kat’î bir vesika olmadan "İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisî’nin helikopterini İsrail düşürdü!" demek, bir avuç Gazze kahramanı önünde acze düşmüş İsrail’e de, Gazze Celladına da balonu sönmüş MOSSAD’a da büyük iyilik olur. İtibarları sıfırlanmışken pâye verilir. Bu anlamda bir kötülük varsa o da Washington’un uyguladığı teknik ambargo keyfîliğidir. Ayrıca İran iç politikasındaki Bizans oyunlarına da dikkat çekilmekte.

 

İran gibi tarihî ve güçlü olma iddiasındaki bir devletin, Cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanının da içinde olduğu helikopterin düştüğü yeri 15 saat aramasına rağmen bulamaması, acınası bir durumdur. İran, söküğünü dikeceğine bölgeyi Şiîleştirmeye çalışıyor. İdeoloji ihraç ediyor. Bu İran çok yanlış yoldadır. Böyle devam ederse başı dertten kurtulmaz. Daha çok mübalağalı gözyaşı döker.

 

Bilindiği gibi düşen helikopterin yerini Türkiye tespit etti. Tahran’ın talebi üzerine bölgeye uçan Akıncı İHA’mız, aranan helikopteri eliyle koymuş gibi buldu. Milletçe asla gururlanmadık fakat mutlaka iftihar ettik…

 

Ne var ki kaygımız da yok değil:

 

Bazı bağnaz Atatürkçüler, belki, herkesin önünde yazıp-konuşmuyorlardır ama aralarında şöyle kadeh tokuşturmaları çok muhtemeldir:

 

-Eğer; Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasaydı, şimdi siz, 19 Mayıs 2024’te İran’a yardım edemezdiniz; siz de İran mollaları gibi olurdunuz.

 

Bu bir özürlü düşünme şeklidir. Bu mantık hastalığına yakalanmışların, aydın olması mümkün değildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Ahmet Özdemir 23 Mayıs 2024 21:51

İhalar Türkiyenin göz aydınlığı oldu.

Yalınız Efe23 Mayıs 2024 10:30

Ecel geldi cihâne, baş ağrısı bahâne...