YILAN

A -
A +

İsrail, Gazze’ye gönderilen yardım tır ve gemilerini engelleyerek, Refah Kapısı’nda da geçişlere zorluk çıkararak mazlum ve mağdur Gazze halkına mezâlim yapmaya devâm ediyor. Ulaşması gereken yardım miktarının yarısı bile hedefe varamıyor.

 

İleri sürdüğü bahane, engelleme gerekçesi, Yahudi askerlerinin cesetleri. Hamas, ateşkes sözleşmesine riâyet ederek elindeki 20 İsrailli esiri serbest bıraktı… Serbest kalan esir askerlerden bâzıları, gördükleri insanca muameleden dolayı İzzeddin el Kassam askerlerine tekrar tekrar teşekkür ettiler. Hatta içlerinden Müslüman askerlere sarılarak alnından öpenler, “buraya bir daha gelirsem; sizin saflarınızda savaşmak için gelirim!” diyenler oldu.

 

Hamas, sözleşme icâbı elindeki bütün esirleri serbest bıraktı ama 28 cesetle alâkalı bir şey yapamadı. Zaten yapması da çok mümkün değil. Çünkü, o cesetler, meçhul yıkıntı ve enkazların altında. Kim nerede, kimin hangi vücut parçasının hangi bina yıkıntısında olduğunun bilinmesi imkânsız. Hamas, şâyet İsrail’in enkazlarda ceset aramasına mâni olsa diyecek söz olmaz. İsrail’den böyle bir talep gelmiyor. Hatta, Hamas “gelin arayın veya birlikte arayalım” şeklinde çağrılar yaptığı hâlde İsrail hükûmeti, anlayışsızlığında direnerek “cesetleri ver! Yoksa karışmam!” diyor. Kepçe ve inşaat makineleri olmadan hiç kimse, milyon, milyon tonluk enkazları devirerek altında ceset bulamaz. Filistin Devleti, bu imkâna sahip değil. Enkaz yığınlarında iğne arar gibi ceset aranmasını istemek, abesle iştigal ve art niyet belgesidir. Zor-güç belki birkaçına ulaşılır ama bu şartlarda tamamı bulunamaz.

 

Mesnetsiz konuşmalarına bakılırsa İsrail ve İsrail’in kayıtsız ve şartsız destekçisi Trump, cesetlerin teslim edilememesini Hamas’ın ateşkes anlaşmasını bozması olarak telakki edip bunu savaş sebebi ve haklılık iddiası sayacaklar.

 

Bu çıkmaz sokaktan BM’nin bir hey’et teşkil ederek, cesedleri bu hey’etin aramasını temin etmesiyle çıkılabilir ama kafaya art niyet konmuşsa kimse damı akan köhne ev misali BM’yi kaale almaz. Şüphesiz ki bir uzman ekip teşkili en doğru yoldur. Nitekim Türkiye, deprem kurtarma ve arama ekiplerimizin devriyeye girmesi için harekete geçti. Atılan bu adım ve uzatılan bu el, barış adına şükran duyulacak bir iyi niyet tavrıdır.

 

Ne var ki İsrail’in gâyesi farklı, niyeti başka. Makul hareket etmiyor. O, ideolojisinin peşinde. Netanyahu ve azgın ırkçı bakanları, asla sulh, sükûn ve huzurdan yana değiller. Ateşkes karar ve anlaşmasına rağmen Siyonist İsrail, katliama devam etti ve ediyor. Anlaşmadaki imzaların mürekkebi daha kurumadan 100’e yakın Gazzeli masumu öldürdü. 20-25 yıldır İsrail zindanlarında ağır işkenceler çektikten sonra nihayet serbest kalıp sevdiklerine kavuşmak üzereyken onları karşılamaya gelen mustarip insanlara sevinçlerini bile çok görerek üstlerine ateş yağdırdı. Hatta sevincini dillendiren Gazzeli bir gazeteciyi katletti. Balfour Declaration’una nispetle Trump Deklarasyonu dedikleri ateşkes yürürlükte iken Siyonist İsrail, Gazze’ye tasalluttan vazgeçmediği gibi, Batı Şeria’da da çocuklar dâhil soykırıma devam ediyor. Şu yazıyı kaleme aldığımızda katliamı meslek edinmiş, Filistin işgalcisi terör devleti, Lübnan’ı bombalıyordu. Orası olmasa başka bir bölge ülkesini tâciz eder…

 

Bu çirkinlikler zinciri şöyle mütalaa edilebilir:
-İsrail, “Hamas, ölülerimizi vermiyor!” Asılsız iddiasını ileri sürerek bu defa geçen seferdekilerden daha kısa bir süre zarfında ateşkesi bozup, kaldığı yerden katliama devam edecektir.

 

Garip olansa, Trump’ın, hakkı, hakikati ve hakkaniyeti bir tarafa bırakıp bunları görmezden gelmesidir. Mısır’daki imza merasiminde “İsrail’e silah verdik o da iyi kullandı!” Şecaat arzıyla vaki soykırımda suç ortaklığı ikrarından çekinmeyen Trump, akla ziyan laflar ederek “Hamas, anlaşmayı bozarsa!..” diye tehditler savurabilmektedir…

 

Dünyanın vicdanlı insanları görüyor ki anlaşmaya riayet etmeyen de ateşkesi bozmaya hazırlanan da İsrail’dir.

 

Şımartılan, desteklenen, sözleri âdeta emir sayılan bu İsrail’le dünyanın başı daha çok ağrır! Üstün ırk olduğuna inanmış bu ‘Siyonist Örgüt’ten aklıselim beklenemez:

 

Hangi millet adına güdülürse güdülsün ırkçılık, yobazlıktır. Siyonizm ırkçılıktır. O hâlde siyonizm yobazlıktır. Türklüğü, Arap düşmanlığı saplantısı ve “Araplar, bizi arkadan vurdu” saptırma ve lakırdısıyla Siyonizme dayanak yapmak, Müslüman Türk’e de Ülkücülüğe de ihânettir. Şehidlerimizin ruhları azab çeker. Merhum Başbuğ Türkeş Beyin dediği gibi:

 

-Irkçılık câiz değildir; elhamdülillah biz Müslümanız! Türk Milletindeniz, İslâm ümmetindeniz. Müslümanlar kardeştir!

 

Bugün Sn. Devlet Bahçeli’nin dedikleri de bundan başka bir şey değil:

 

Değerler terennümüyle milliyetçilik gemisini Siyonist limana yanaştırmak, milliyetçiliği ve ülkücülüğü varoluş gayesinden ve nihâi noktada da İslamiyetten uzaklaştırma şaşkınlığı olur. Bir avuç yolunu şaşırmış kibir budalası, Allah’ın izniyle buna muvaffak olamayacaktır.

 

-Allah, tektir; ordusu Türk’tür.

 

 

 

Rahim Er'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.