Türkiye’nin tapusu Malazgirt zaferidir!

A -
A +

Lozan Sulh Akdi, yahut Lozan Muahedesi denen andlaşma, çok dar vaktimizde, zor günümüzde haçlı, işgalci emperyalist devletlerin, 1923’te sözde tarafsız İsviçre’nin Lozan şehrinde toplanarak müzakere masasında açık-kapalı, gizli-saklı, alenî-îmâ tehdit ve diş gösterme yöntemleriyle Türkiye tarafına dayattıkları buyurganlık, kabalık ve diplomatik zorbalık eseri bir metnin adıdır.

 

Türkiye Devleti, 1683’te yaşadığımız İkinci Viyana Muhasarasında ciddi mânâda sarsıldı. İstanbul, bunun üzerine 1808 Sened-i ittifak’ından başlayarak idârî ve hukukî arayışlara girdi. 1839 Gülhane Hattı Hümayunu’yla 1299 devletin kuruluş tarihi arasındaki 5 buçuk asır, arkada kalıyor, yeni bir dönem görünüyordu. Tanzimat, yâni siyâsî ve içtimâî hayatı tanzim etme, düzenleme çalışmaları, bir asır sonraki Cumhuriyet’in habercisi sayılabilir. Ahaliye Gülhâne’de okunan Tanzimat Hattı Hümayunu’nu 1856 tarihli ıslahat fermanı takviye etti. Bunları, adlî ve idârî temyiz yolunu açan üst mahkeme hükmündeki Meclis-i Vâlâ destekledi. Bunlardan sonra da 1876’da Kanun-ı Esâsi yani anayasa kabul ve ilân edildi. Meşrutî rejime, monarşiye geçilmişti. Şimdi çift kanatlı Meclis dönemi vardı. Parlamenter sistem, seçimle gelen vekillerden meydana gelen Meclis-i Meb’usan ve Padişahın seçtiği âyân yani Senato’dan oluşuyordu. Bu dönemde Mithat Paşa, Cumhuriyet sistemine geçmekten, Ali Suavi, Latin harflerini kabul etmekten söz ediyordu. 1908’de ikinci defa meşrutiyet dönemi başladı. Bu defa çok partili hayat da gelmişti.

 

Bunları, 33 yıldır savaşa girmeyerek maarif sağlık ve bayındırlık başta olmak üzere kalkınma ve insan yetiştirmeye öncelik veren Abdülhamid İktidarının 31 Mart 1909 darbesiyle sona ermesinden sonra 1911 Trablusgarp, 1912-13 Balkan, 1914 Cihan ve 1918-1922 İstiklal Harpleri tâkip etti.

 

İttihat ve Terakki gençleri, romantik ve tecrübesizlerdi. Bu örgütün Selânik kolu, Almanlara kanma hamakatine düştü. Devleti, Harb-ı Umumî denen I. Dünya Harbine soktular. Hâlbuki; Abdülhamid Han yerinde kalmış olsaydı, sonu bir felâket olan bu mâceraya girilmeyecekti. Selanik İttihadçılarının Almanlarla beraber mağlubiyeti, İttihad ve Terakki’nin Manastır kolu için bir fırsat oldu. Onlar, İngiliz güdümündeydiler. Bundan böyle her karar, her imza, her iş, Londra merkezli olarak icra edildi.

 

Eğer; cunta, Abdülaziz Han’ı şehîd ettikten sonra dönüp 1909’da da Abdülhamid Han’ı hal ederek sürgüne göndermeseydi Trablusgarp, Balkan ve Cihan Harplerine girilmez, Devlet aklı, 1808, 1839, 1856, 1876 sürecinde kazanılan tecrübeden hareketle iktisadî, hukukî, idârî gibi ihtiyaç olan her sahada alacağı tedbirlerle gidişatı yönetirdi. Dünya Harbine girmeseydik ana gövdeyi muhafaza ederek Fransız İhtilali ile başlayan millî devlet cereyanlarından dolayı bazı nüfus yoğun bölgeleri suhuletle bırakabilir, alınması gereken tedbirleri alır, atılması gereken adımları atabilirdik. Bu yol kapatılmasaydı erken Cumhuriyet‘teki harf inkılâbı gibi dehşetli kayıp, şapka giymeyen vatandaşı idam etme gibi cinayetler işlenmez, bu millete bir asır boyunca zafer diye belletilen Lozan’a boyun eğilmez, Misâk-ı Millî unutulmaz, bin yıllık devlet birikimimiz heba edilmezdi. İstiklâl Harbi devâm ederken de meşruti idare yani parlamento ve seçim ve demokrasi vardı. Kendi millî irâdemizle halkın devlet reisini doğrudan seçtiği yeni bir döneme geçebilirdik. Aslolan, millet, vatan, resmî dil ve bayraktır. Devrin ihtiyacına göre devletin yönetim şekli farklılaşabilir. Kezâ Hilafet için yeni bir yapılanmaya gidilebilirdi. Lozan’ı yazdıranlar, bütün bunlara müsaade etmediler. Sükûnet içinde yaşanacak ıslahat, değişiklik ve tercihler yerine ‘erken Cumhuriyet’te devletle milletin arasını açan, milleti aidiyetler üzerinden bölen Türk dışı diğer unsurlarla bin yıllık birlik, kardeşlik beraberliklerimizi yok sayan, hırpalayan, sert icraatlar yapıldı.

 

1923-1945 arasında cumhuriyet vardı fakat halkın seçimle hükûmet kurduğu bir demokrasi yoktu. Türkiye 1908’den sonra ilk çok partili demokrasi denemesini 1946’da yaptı. Bu zoraki seçimde idare yerini hileyle korudu. Serbest seçimler ilk defa 14 Mayıs 1950’de gerçekleşti. Demokrat Parti, iktidar oldu. Ne var ki bu iktidar,1952’de Ticânîler, 1955’te 6/7Eylül olayları, 1959’da Londra tayyare sabotajı ve müteakiben de 27 Mayıs 1960 kanlı darbesiyle yıkıldı. Bu yıkımın arkasında sömürgeci dünya, Lozan’a “zafer” diyen beyaz Türkler, halktan kopmuş sermaye, yabancılaşmış asker, İslam düşmanı matbuat vardı.

 

Bu havada yapılan 1961 anayasası, terör örgütlerine imkân verdi. Başıboşluk, hürriyet diye sunuldu.1960-1980 arası mahvedildi ’70’lerdeki sol-sağ kavgalarında 5 bin genç toprağa düştü. PKK terör örgütü bu sıralarda ilk defa Doğu Kültür Ocakları adıyla sosyalizme sığınmış olarak meydanlarda göründü. 

 

Yaşanan bu vahim hatalar, 12 Eylül 1980 darbesi ile yangına benzin dökülerek telafi edilmeye çalışıldıysa da aksine küskünlükler, kinlere dönüştü. Emperyalist merkezler, Lozan’ı dayatan sömürgeci buyurganlar, kendilerini haksızlığa uğramış gören Kürt gençlere ulaşarak ellerine silah verdiler, onları kışkırttılar. Bu arada yapılan 1982 Anayasası ise bu ülkenin insanlarını birleştirme yerine birbirinden ayrıştıran düzeltilemez bir metin oldu. Türkiye’nin tamamen sivil, her anlamda milleti temsil eden yeni bir Anayasaya ihtiyacı vardır. 1876, 1921,1924, 1961 Anayasaları mahzene kalkmıştır. 1982 Anayasası da araştırmacılar için onların yanına konmalıdır.

 

Lozanlı Yılların Sonucu:

 

-Çalınan 50 yıl.
-Ölen 50.000 bin insan.
-Yok olan 2 trilyon dolar!..

 

İşte Kemalist/ Atatürkçü/Laikçi kesimin kutlu bir belge gibi sarıldığı ve Türkiye’nin tapusu olduğunu iddia ettikleri Lozan’ın bize mâliyeti. Türkiye’nin tapusu- hâşâ- Lozan değil, mübarek ve muazzez 1071 Malazgirt Zaferimizdir.

 

Tapumuzun şerhi de yine mübarek ve Muazzez 1453 İstanbul’un fethi ile Kut’ül Amare, Sarıkamış, Çanakkale, Millî Mücâhademiz, İstiklâl Harbimiz, Minare, Kubbe ve Bayrağımız ve unutulmaz Şehîdler Destanımızdır.

 

 

 

 

 

Rahim Er'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.