Yaralı yargı

A -
A +
28 Şubat 'post modern darbe süreci'nde şöyle yazmaktaydık: "Müesseselerle o müesseselerde suça bulaşmış insanları birbirine karıştırmamalı!"
Aynı görüşü bugün 'paralel devlet darbe süreci'nde de tekrarlamaktayız. Topyekûn Hüküm vermek; genellemeye gitmek yanlış olur. 28 Şubat günlerinde cuntacı darbeciler suçlanırken bir kavram kargaşası doğmakta ve TSK umum halkın gözünde itibar kaybıyla suç faili konumuna düşürülmekteydi.
Aynı görüşümüzü -velev ki yargı aleyhimize dâvâlar açmış olsa bile- bugün yargı için de tekrarlamak ihtiyacındayız.
Yargı ile yargı mensubu ayrılmalı, tefrik edilmeli. Yargı; adaletin tecelli ettiği mekanizmanın işleme biçimidir; adaletin beyaz perdesidir. Bir başka ifadeyle adaletin tecelli edebilmesi için sıhhatle çalışan bir yargı çarkının varlığı gereklidir. Adalet tevziî, yani vatandaşlar arasındaki hukukî ihtilafları hakkaniyetle ayırt edip onların haklarını teslim etme, devletin bir numaralı vazifesidir. Devlet, belki para basmadan da varolabilir, fakat adalet tesis etmeden yola devam edemez. Bu itibarla haklıyı-haksızdan ayırma kabiliyeti, "fâruk" sıfatıyla gelmiş geçmiş en büyük hukuk âbidesi ve adalet sembolü olan Halife Hazreti Ömer'in o meşhur "Adalet Mülkün Temelidir" sözü vicdanlarda kabul görmüştür.
Bugün, 2014 Türkiye'sinde ise yargıya ideolojinin bulaştığı müşahede edilmekte. Vazifesi, ihtilaf halletmek olanlar, ihtilaf mevzuu, 'birtakım yargı mensupları' gündemdeki tartışma sebebidir. Yargının, adliyenin, mahkemelerin savcı, hakim gibi bazı mensupları kendi faaliyet hudutları dışına çıkarak devletten kopup paralel bir yapı kurmuşlar...
Ne var ki "şüpheden zanlı istifade eder". Beraat-ı zimmet yani herkesin suçsuzluğu esastır. Keza müddei yani iddia sahibi, iddiasını isbatla mükelleftir. Bütün kademelerden geçip kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadan kimse suçlu; daha doğrusu mahkûm kabul ve ilân edilemez. Mahkeme suçu sabit görüp bunu ilâma bağladığında ise bir başka hukuk disiplini devreye girer; "suç şahsîdir". Osmanlıda bir kimse icabında idam edilebilmiş fakat onun oğlu sadrazam yapılmıştır.
Dün rüşvet alan bir adliye mensubu yüzünden yargı topyekûn suçlanmadığı gibi bugün de paralel devlet darbesine kalkışmışlar yüzünden  müessese ve mekanizma olarak yargı gözden çıkarılamaz...
Hakikat böyle; gelin görün ki sokaktaki vatandaştan derin hukuk tefekkürü beklenemez. Vatandaşın dediği şudur: "Eyvah dâvâm kimlerin elindeymiş!!!"  Genelleme yapan bu "eyvah", bu kaygı, bir devlet için de bir cemiyet için de çok tehlikelidir. İtimadın bittiğinin feryadıdır. Temelin su almasının işaretidir. Yargı, kan kaybetmekte. Yaranın iyileştirilmesi yine yargıya düşüyor. Alınganlık veya meslekî yersiz himaye endişesine düşmeden temizliğini bizzat kendisi yapmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.