Yabancılara göre, arka sokak lezzetleri harika

A -
A +

İstanbul, biz İstanbulluların. Bu şehirde yaşıyoruz. Kimi zaman çekilmez trafik yoğunluğu, kimi zaman sokakları göle çeviren, ulaşımı aksatan sağanak yağışları, kar fırtınaları, kimi zaman vapur seferlerini aksatan nefes aldırmayan şiddetli lodosu, çirkin yapılaşması, çevresindeki biçimsiz, kötü inşa edilmiş binlerce gecekonduya rağmen seviyoruz bu şehri.. SEMTLERİN ÖZELLİĞİ Güneşli bir günde Boğaz kenarında gezinmek, lale mevsimi, Sultanahmet'te tarihi binalara karşı bir bankta oturmak, Emirgan ya da Yıldız korusunda yürümek, Boğaz vapuruna binip Kavaklara kadar deniz sefası yapmak, Vefa'da boza içmek, İstiklal caddesinde kokoreç yemek ve aklıma gelmeyen nice keyifli tercihler... Yaşadığımız şehrin nimetleri ve sıkıntıları... Sıkıntıları çekerken söyleneceğiz, nimetlerinden faydalandıkça sevineceğiz. Her zaman olduğu gibi, beni ilgilendiren İstanbul'un yeme/içme konusundaki nimetleri her şeyden önce, 3500 senelik tarihi geçmişinin izlerini taşıyan bir yemek kültürüne sahip. Bunun üzerine 600 yıl Avrupa'nın en büyük imparatorluğu Osmanlı'nın pay-ı tahtı olmanın verdiği mükemmel bir kültür daha eklenmiş. YÖRE YEMEKLERİ Anadolu'dan gelen göçlerle, ülkemizin her yöresinin mahalli mutfakları da bu şehre taşınmış. Bugün, Erzurum'un kadayıf dolmasını, Tokat'ın kebabını, Antep'in baklavasını, Antakya'nın künefesini kolaylıkla bulabilir, yiyebilirsiniz. Bu kocaman şehir işte bize böyle de bir kolaylık sağlıyor. Gelelim, yabancıların bu şehirdeki yeme/içme kültürüne nasıl baktığına. Biliyorsunuz, 2007 ve 2009'da Paris Gourmand Uluslararası Yemek Kitapları Yarışması'nda ödül alan iki kitabım var. "İstanbul'da 40 yıllık 40 Lezzet Durağı" ve "İstanbul'un Esnaf Lokantaları"... Bu kitaplarda şehrimizle özdeşleşmiş 40 yıllık lezzetleri ve geleneksel mutfağımızı günümüzde yaşatan tek mekanı "Esnaf lokantaları"nı anlatmıştım. Keşfedilmemiş yeni tatlar Geçen gün, aynı konuda iki yabancı tarafından yazılmış ufak bir rehber/kitap elime geçti. Adı: İSTANBUL ARKA SOKAK LEZZETLERİ - 2009'dan beri... Yazarları: Ansel Mullins tarihi binaların onarımında çalışıyor. İzmir, Eskişehir, Ankara'da radyo programları yapıyor. Yigal Schleifer ise serbest gazetecilikle meşgul. The New York Times, Washington Post Times gibi gazetelere yazılar yazıyor. İstanbul'da yaşayan iki yazar, bu şehrin arka sokaklarında dolaşıp, belki bizim bile keşfedemediğimiz lezzetleri bulmuşlar. Önce internet üzerinde bir sitede "www.istanbuleats.com" yayınlamışlar, daha sonra hem Türkçe hem İngilizce iki dilde kitap şekline getirmişler. Kitap küçük boyutta. Haritalar ve planlarla desteklenmiş, adresler açık ve net. Bol renkli resimlerle renklendirilmiş. İki yazarın birlikte kaleme aldığı 'İstanbul Arka Sokak Lezzetleri', yemek yemeyi sevenler için gerçekten 'yemek' servis eden yerlerden bahsediyor, abartılmış mekânlardan uzak duruyor. Kitap, sokak arabasında satılan geleneksel nohutlu pilavdan, sokakta içilen acı kahveye kadar şehrin her yanındaki 'İstanbul'un ruhunu taşıyan yemekleri' sunan küçük yerel yeme-içme mekânlarına odaklanıyor. Şehri yerel halkın gözüyle görüp, hiç danışmanlık almadan tamamen yabancı gözüyle keşfedilmiş damak tadı... Damağınız için güzel bir rehber Yigal Schleifer kitabı oluşturma sebeplerini şöyle açıklamış: "İstanbul yemek için dünyanın en büyük kentlerinden biri. Fakat, şimdiye kadar, İstanbul'un otantik yemek zevkini keşfetmek isteyenlere uygun gerçek bir rehber yoktu. Biz, bu kitapla iştahını izleyerek seyahat eden ve sadece yerel halkın bildiği yönüyle İstanbul'u keşfetmek isteyenler için bunu değiştirmek istiyoruz"... Kitaptan aldığım, bana ilginç gelen, sizlerin de keşfedilmeye değer bulacağınızı tahmin ettiğim kıyıda köşede kalmış İstanbul'a has lezzet duraklarından birini aktarıyorum. Belki tadına baktınız, belki bakmadınız. Yine de fırsat bulursanız denemeye değer diyeceğim. Dürümzade İstanbul'da gece yarısından sonra genelde işkembe çorbası ya da kokoreç gibi sakatat ürünleri tüketilir. Allah'tan tek tercih bu değil... Eğer bir sandviçi iyi yapan şey ekmekse, dürümü iyi yapan şey de lavaştır. Dürümzade'nin kırmızı biber ve baharatlara bulanmış ince, oval lavaşının İstanbul'daki diğer dürümcülerin lavaş dediği sert, lezzetsiz kağıt parçalarıyla alakası yok. Buranın lavaşı daha çok güzel, ince bir pizza hamuruna benziyor. Ortası küçük hava kabarcıkları ile dolu... Lavaşın içine koydurabileceğiniz üç tercih var: Tavuk şiş, çok acılı Adana kebap, ya da az acılı Urfa Kebap Dürümzade Beyoğlu, Kamer Hatun caddesinde ve 24 saat açık. The Guardian gazetesi, kitap için "İstanbul'un en harika lezzetleri için en iyi rehber" demiş. Ben de aynı kanaatteyim. İki yabancının keşfettiği bize ait damak tadını siz de yeniden keşfedin derim. Afiyet olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.