Dedem ve anneannem

A -
A +

“Gece 03.00 oldu yok, 05.00, yok. Bir aksilik var ama ne? Telefon da herkeste yok o zaman...”

 

 

 

Çocukluğumun şanslı taraflarından biri de dedemlerdi. Her sene karne tatilinde Kuzuluk’a dedemlere giderdik. Adana'dan ve Konya’dan dayılar Ereğli’den de biz...

 

Hep beraber mavi trene biner giderdik. Çok çok güzeldi. Kompartımanda 7 çocuk, 3 kadın ve dayılarımdan biri, 9-10 saat eğlenceli bir seyahat geçirirdik. Yine bir seferinde Konya’dan tren ikindide hareket etti. Hani insanın başına gelecek bazen önceden diline dökülür ya.

 

Annemin dilinde Sakarya şiirinin bir bölümü tekrar edip duruyor.

 

“Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya!”

 

Nihayet trende yatakları hazırlayıp istirahate geçtik. Eskişehir’de mola veren tren bir türlü hareket etmedi. Gece 03.00 oldu yok, sabah 05.00, yok. Bir aksilik var ama ne? Cep telefonu herkeste yok o zaman.

 

Haber geldi, meğer çok yağmur yağmış, Sakarya taşmış, tren rayları çok hasar görmüş. Daha sonra tahsis edilen otobüsler gelip yolcuları aldı. Elimizde onca eşya hepimiz aynı otobüse doluştuk. Kuzuluk’a gidiyoruz.

 

Canım anneannem, sabah geliriz diye kahvaltı hazırlamış, beklemiş de beklemiş.

 

Çok eğlendiğimiz 20 günün sonuna dönüş vakti. Peki gelişi böyle olanın gidişi nasıl olur?

 

Dedem hem gelirken hem dönerken biletlerimizi alırdı. Yine 11 kişilik bileti gece 01.00'e alıyor. Çoluk çocuk hazırlanıp sarmalar, dolmalar, yollukları alıp vedalaşıyoruz.

 

Arifiye Garı'nda gece 01.00. Trene biniyoruz ama bizim koltuklar dolu. Tren hareket edecek. Dedem kondüktör ile sorunu çözmeye çalışıyor. Meğer biletler 21.00’e imiş. Hepimiz mahçup iniyoruz. Doğru dedemin evine. Birkaç gün sonra “çarşamba gününe 11 kişilik bilet aldım” diyerek geliyor. Çocuklar oynamasın diye yükseğe kaldırıyor.

 

Seyahat günü tekrar hazırlanıyoruz. Annem “şu bilete bir bakalım” dediğinde ne görsün, o da bir gün öncesinin biletiymiş. Bu sefer en azından gara gitme eziyeti çekmiyoruz. Dedem birkaç gün sonra bir minibüs kiralıyor bize...

 

Senelerce böyleydi. Biz evlenene kadar geliş-gidişimizi sağlayıp bizi ağırladı. O zaman kıymetini pek anlamadık. Dedem hiç sinirlenmez hep “vardır bir hayır” derdi.

 

Onların yarısı kadar fedakârlık yapabilir miyim ileride torunlarıma diye düşünüyorum.

 

O hep insana yatırım yapmış. 20-25 yıl sonra şimdi kuzenimle otururken çocuklarımıza (Hüma, Zeynep, Şeyma, Şamil…) hislenerek anlatıyoruz o günleri.

 

Allahü teâlâ rahmet eylesin hem dedem Ali Bey’e ve anneannem Fatma Hanım’a.

 

          Ereğli, 1998

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.