Devlet Bakanı Derviş'in açıkladığı ismi güzel, kendi meçhul programı dinlediniz. Programa hükümet desteği bir gün sonra geldi. Umarız para desteği, hükümetin desteği gibi gecikmez... Ekonomik programın özeti; "sabır ve fedakârlık." iyi de; her defasında yanlış yapanların ceremesini neden biz çekelim? Bundan iki yıl önce esip gürleyenlerin günahını vatandaş mı çekecektir? Hani Türk parası değer kazanacaktı! Hani enflasyon tek haneli rakamlara düşecekti! Hani dövizle oynayanın eli yanacaktı! Hani 'IMF' dediklerimize gelecekti! Hani ekonomimize dünya parmak ısırıyordu!.. Hani, hani, hanilerle sayfalar dolar. Fakat içinde bulunduğumuz durum değişmez!.. İki yıl önceki ekonomik istikrar programını açıklayan ekip; "süt dökmüş kedi" gibi duruyor. Onun öncesinde de benzer Dervişler, benzer pehlivanlar gördük. Ancak netice değişmedi. "Testiyi kıranlar"dan hesap sorulmadıkça, durumumuzun düzeleceği yok. "Kemer sıkma" adı altında, acemilere nalbantlık mı öğretiyoruz? Yeni dönem ve durumla ilgili "besmele çekmeden", bir kısım insanların döviz kuru sebebiyle malı götürdüklerini öğreniyoruz. Demek ki değişen birşey yok! "eski tas, eski hamam" darb-ı meseli bizler için söylenmiş gibi... Programın dayandırıldığı husus "alınan sinyal"ler. Peki sadece sinyallere dayalı bir programın güvenirliği yüzde kaçtır? Eskiden Presidant Bush ile telefon görüşmesi yapmak, siyasilerimiz için büyük bir itibar konusu olurdu... Şimdilerde 'IMF' Başkanı Köhler'in telefon etmesi büyük bir paye haline geldi. "Herhalde ciddi bir yardım söz konusu olmasa akşam vakti telefon etmezdi!" diyor Sn. Başbakan. Türkiye ve ABD arasındaki saat farkı es geçilirse, akşam vakti telefon etmenin sebebi hayra yorulabilir tabii!.. Siyasi karar beyinlerimizin hayal âleminde gezindiklerine bundan iyi örnek olamaz! Dış kredi ve kaynaklardan bu ölçüde emin (!) olan yetkililerin, bunca zam ve pahalılığa neden rıza gösterdikleri de anlaşılamamaktadır. Koalisyon Hükümeti'nin enflasyonla mücadele programı çerçevesinde, iki yıl zarfında 'IMF', 'DB' ve diğer finans kuruluşlarından ne miktarda kredi aldıklarına bakalım! Geçen iki yılın, akılcı bir analizi yapılabilirse; gelecek iki yılın neler getirip, götüreceği çok daha iyi anlaşılacaktır. Âfâki tabloların yorumlanması yerine, iki yılın tahlili yapılabilirse gerçeklere ulaşılabilir. Şeffaflık iddialarına inanabilmemiz için geçmişi yordamak ve geleceği bilimsel metotlarla tahmin etmek gerekir. Vaatler ve umutlarla yirmibirinci yüzyıla kadar geldik. Sonuçlar ortadadır. Daha fazla zaman kaybetmeden hükümet revizyonu yapılmalı, ekonomiyi duvara toslatanlardan hesap sorulmalıdır.