'NATO' devlet ve hükümet başkanları zirvesinde Ecevit'in ortaya koyduğu tavır, yüreklere su serpmiştir. Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) ile ilgili olarak Türkiye'yi dışlamaya dönük gayretler akîm kalmıştır. Brüksel'de ziyaret ettiğimiz Büyükelçi Onur Öymen'in de belirttiği gibi 'NATO' üyesi Türkiye'nin 'BAB' kazanımları ve Washington zirvesi etkisini göstermiştir. Türkiye Avrupa'nın "olmazsa olmaz!" komşusudur. Bakmayın Avrupalıların nazlanmalarına. Onlar da Avrupa güvenliğinin Türkiye ve Türklerden geçtiğini biliyorlar. "Gün gibi aşikâr" olan bu gerçeğe rağmen Avrupa'nın ayak sürümesi, yokuş yapması "biraz daha taviz" koparmaya yönelik gayretlerdir. Aslında başını Fransa'nın çektiği Avrupa'ya has özel güvenlik gücü taleplerinde de Türkiye mevzubahistir. Zaten bu işin olmayacağını gören Fransa yelkenleri indirerek 'NATO'nun kanatları altına girmeye can atmaktadır. Dün olduğu gibi bugün de 'NATO' dünyanın en güçlü savunma teşkilâtıdır. Gerçi Birleşmiş Milletler'ce örgütlenen çeşitli barış güçleri vardır. Ancak bu güçler gerek personel ve eğitim, gerekse silah ve techizat yönüyle 'NATO' standartlarından çok uzaktılar. Bu zirve ile 'NATO'nun tek ve güvenilir bir savunma gücü olduğu bir defa daha tescil edilmiş oldu. Türkiye 'NATO'nun hem güçlü, hem de saygın bir üyesi olarak; Avrupa ile farklı güçlü pazarlıklar yapma imkânını yakalamıştır. Hele Ecevit'in Makedonya'daki terör konusunu gündeme getirerek Manastır, Ohrid, Üsküp, Kalkandelen ve Tetova gibi Türk yerleşim bölgelerindeki soydaşlarımızı gündeme taşıması gerçek bir kadirşinaslık örneği olmuştur. Hiçbir şeye bulaşmayan, hiçbir fikir ve görüş serdetmeyen yetkililerden farklı olarak nazik bir uslûpla da olsa; Balkanları 'NATO' zirvesine taşıyan Başbakan'ı kutluyoruz! Türkiye sadece Anadolu'da değil; Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu'da dün olduğu gibi, bugün de vardır, yarınlarda da behemahal olacaktır. Tavizkâr tutum ve davranışlarla bir yerlere varılamayacağı anlaşılmıştır. Kavga etmeden haklarımızı savunmanın mümkün olduğu ve olabileceği de bir defa daha görülmüştür. Umarız Ecevit'in bu hamlesi saman alevi gibi sönüp kalmaz. Şayet bu hamle desteklenmez ve takip edilmezse; Bosna'da yaşanan soykırım Makedonya'da da tekrarlanabilir. Yüz yıl önce olup olmadığı, olmuşsa kimin yaptığı belli olmayan bir Ermeni yalanı dünyayı peşinden koşturuyor da; gerçek soykırım olan Bosna, Kosova, Makedonya ve Çeçenistan'ı kimse görmüyor! Türkistan mı dediniz? 'O'nun yani 'Turan'ın sahibi ise sessiz ve derinden gidiyor...