Aslan Mustafam!

A -
A +

Şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerleyen Fenerbahçeliler bu başlığa bitmişlerdir... Galatasaraylı okuyucularımız ise "bunun sırası mıydı?" diyeceklerdir. Beşiktaşlı okuyucularımız için başlık fark etmez! Çünkü doktor onlara "ne yerse yesin" demiş bile... Bizim buradaki 'Mustafa'mız kararsız Denizli değil. Bambaşka bir Mustafa... Bu Mustafa; Osmanoğlu Mustafa... Yavuz Sultan Selim Han'ın torunu ve Kanuni Sultan Süleyman Han'ın oğlu... Zeki, kabiliyetli, çevik, atılgan, şair, edip ve mümtaz bir kumandan olan Şehzade Mustafa; dedesi Yavuz Sultan Selim Han'ın bir kopyasıymış. Ne var ki bu müstesna Şehzade fitne, fesat ve münafıklığın kurbanı olmuştur. Nasıl mı? Çok usta ve gergef gibi işlenen bir komplonun sonucu ipi çekilmiştir. Osmanlı'yı anlamak Kanuni Sultan Süleyman Han'ı anlamakla mümkündür. Kırkaltı yıl adalet ve ihsanla saltanat süren Sultan Süleyman'ın lâkabı da "Kanunî" idi. Yaptığı her işi kanun ve teamüle uygun olan bu sultan; ayrıca vazettiği hükümlerle de "Kanunî" ünvanına hak kazanmıştır. Hazar Denizi'nden Viyana'ya, Kırım'dan Umman Denizi'ne ve Kuzey Afrika'dan Rusya içlerine kadar olan muazzam coğrafyanın hakimi ve yöneticisi olan Kanuni Sultan Süleyman Han; kendi oğlu şehzade Mustafa'yı katlederken kan ağladı... Sonuçta tahta geçen bu muazzam coğrafyaya hükmeden Şehzade Mustafa değil; Şehzade Selim olmuştur. Olmuştur da Osmanlı memaliki ve teb'asına ne olmuştur? Fitne, fesat, mürailik ve münafıklığın neticesi evlâdını boğdurmak zorunda kalan Cihan Sultanı'nın acısını tahmin etmek zor olmasa gerekir. Peki ünvanı "Kanunî"ye ulaşan böyle müstesna bir yöneticinin idam öncesi tarafları dinlemesi gerekmez miydi? Tek tarafın beyanı ile verilen kararlarda hüsran kaçınılmazdır. Karar sahibinin "Kanunî" olması, neticeyi değiştirmemiştir. Dünyada benzerliklerine çok rastlanan bu tip kararlardan kurtuluş çok zordur. "Şeytanın işi yok!" derler. Doğrudur. Şeytanın işi, işleri bozmak ve karmaşık hale getirmektir... Günler, aylar, yıllar geçmesine rağmen; insanlar değişiyor fakat olaylar değişmiyor. Ailede, cemiyet ve cemaatte olanlarla ülkede olanları birbirinden ayrı tutmak mümkün değildir. "Güzel günler gelecektedir" diyenler azalıp, "geçti güzel günler" diyenler çoğaldıkça rahat, huzur ve istikrrara ulaşmak hayal olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.