Frankfurt - Kaynak aramakla meşgul olan Türkiye'ye destek yine Avrupa Türk varlığından geldi... TAM direktörü Prof. Dr. Faruk Şen, Avrupa'daki tasarrufların belli ve kayıtlı şartlar altında Türkiye'ye akabileceğini söyledi... Az buz değil on milyar markı aşan böyle bir kaynağa acil ihtiyaç olduğuna göre; işlemler başlatılmalıdır. Avrupa Türklüğü kırk yılı aşkın bir süreden beri ülkesine yardım ve destek peşinde. Ne var ki bu iyi niyetli duygular her defasında istismar edildi. Sadece şahıslarla sınırlı kalmayan bu istismarda, sistem de etkili rol aldı. "Sütten ağzı yanan gurbetçi, ayranı üfleyerek içmek" zorunda bırakıldı. Bir yastıkta kırk yıl Almanya ile Türkiye arasında imzalanan "işgücü antlaşması" kırkıncı yılını doldurdu. Dile kolay tam kırk koca yıl! Biz bu kırk yılı üç nesille özetliyoruz... Birinci nesil, topraktan kopup gelen samimi ve gayretli insanlar. Bugün Avrupa'da sahip olduklarımızın temellerini atan sabırlı, tutumlu ve bereketli insanlar. Birçok zorluklara göğüs gererek Avrupa'ya Türk temeli atanlar artık emekli veya rahmetli oldular. Sevapları ve günahlarıyla sahayı terkettiler. Doğrusunu söylemek gerekirse "köprübaşı" tutan bu nesil, kendinden sonra gelenlere altyapı ve sermaye sağladı. Devletin gönderip, sahip çıkmadığı birinci nesil; görevini yapmış, ununu elemiş ve eleğini de asmıştır. İkinci nesil, arada kalmanın sıkıntısıyla geçiş dönemini tamamlamıştır. Şimdi sırada zımba gibi bir üçüncü kuşağımız var. Diliyle, diniyle kültür ve tekniği ile; "geliyorum!" diyor... Kendimizi Avrupa'ya kabul ettirmemiz hiç kolay olmadı... Geldiğimiz noktaya varabilmek için neler feda etmedik ki? Fayda maliyet analizleri yapılmadığından bilanço veremiyoruz ama her yönüyle istikbal vaadeden bir Avrupa Türklüğü sözkonusudur. Avrupa Birliği desteği 'ABD'den umduğunu bulamayan Hazine Bakanı Derviş yönünü 'AB'ye çevirdi. 'ABD' gibi aramızda okyanus bulunmayan, kapı komşumuz 'AB', bizi bizden daha iyi tanıyor. 'AB' büyükelçileri ile kahvaltılı toplantı düzenleyen Derviş'e gelen cevap hayli ilginçtir... "Desteği kime vereceğiz?" bu politik nezaket yüklü cümlenin arkasındaki gerçek mana; "yolsuzluklar"ı sorgulamaktaydı. Bu sorgulama bir bakıma "milli rapor"un da yeterince inandırıcı olmadığını vurgulamaktadır. Londra'da yapılan "genişletilmiş G-7 toplantısı"ndan çıkan sonuç da aynıydı... Mölme'deki toplantıdan çıkan sonuç da, Londra'dan farksızdı. 'IMF' tarafından onaylanmış bir "iyiniyet mektubu" olmayışı; "ipe un serme" kolaylığı veriyordu. Zor, gerçekten de çok zor! "kazanmadan harcamak" başımıza ne işler açtı... Hepinize sağlık ve mutluluk dolu haftalar dileriz.