Bir Derviş fırtınasıdır gidiyor... Gidiyor da hiç kimseler oyunun farkına varmıyor, varamıyor. Bütün kaynakları tükenmiş Türkiye'nin verecek tavizi kalmamıştır. Şimdi sıra hükümranlık haklarına gelmiştir. TBMM çalışmalarına bakılacak olursa, artık Meclisimiz de 'IMF'ye endeksli... Nisan ayı sonuna kadar Meclis'in rezervasyonları kapalı... Varsa yoksa 'IMF' ve onun dayattığı kanunlar. Nisan sonundaki 'Stand by' antlaşmasının yapılabilmesi için; 'IMF'nin direttiği kanunların Meclis tarafından kabulü gerekmektedir. 'IMF' ile kaçıncı 'Stand by'ı imzaladığımızı biz bile unuttuk! Sayısını unuttuğumuz antlaşmaların muhtevasını ve taahhütlerimizi hatırlayabilmemiz mümkün mü? Bu kargaşa ve telâş içerisinde olup bitenleri takipte güçlük çekmekteyiz. Her geçen gün artan hayat pahalılığı, insafsız ve plânsız zamlar; hayatı çekilmez hale getirmektedir. Bütün bunlara rağmen; işçi, memur, emekli ve dargelirlilere önerilen 'sıfır' zamdan dolayı kimsenin yüzü kızarmıyor... Milyonlarca insanın sokaklara dökülmesini 'provokasyon' yakıştırması ile kaale almayanlar; yanlıştadır!.. Sıkıntısı, derdi ve problemi olmayan kimselerin sokağa dökülebilmeleri için akılsız olmaları gerekir. "Yapılanlar doğru mudur?" Bu tartışılabilir. Ancak önce koalisyon hükümetinin "yaptıkları doğru muydu?" konusu tartışılmalıdır. İnatla istikrar programını revize etmeyenler, kriz çıkartmak için sudan sebepler ileri sürenler ve yanlış yaptıkları sabit olmuş kadroları hükümette tutmayı meziyet zannedenler sorgulanmalıdır. Şimdi iki yıllık icraatın üzerine sünger çekerek, ekonomiyi Derviş'e ihale edenler, yarın halkın karşısına nasıl çıkacaklardır. Derviş'in kendisi bile; "benim siyasi kimliğim yok. Kabinede yer almam tuhaf bir durum" demektedir. Bu durumun sorumluları halkın önüne çıkarak 'oy' talep edenlerdir. Şimdi tribünlerde oturanlar; 'ABD'den ithal bakanlarla bu sorumluluktan kurtulamazlar. Bizim Bakan Derviş'le bir alıp veremediğimiz yoktur. Çünkü bizden 'oy' isteyen o değil, şu anda ekonomimizi duvara toslatanlardır. Bugün uygulanmakta olan yeni istikrar programı yarın başarısız olursa, sorumlusu kim olacaktır? Nitekim Erçel olayında ortaya çıkan 'devalüasyon kârı'nın hiçbir sorumlusu çıkmamıştır! Başta Merkez Bankası eski başkanı olmak üzere birçok kişi ve kuruluş bu fırsatı (!) değerlendirmeyi becerebilmiştir. Hatta bazı bankalara ible 'tüyo' verildiği söylenmektedir... Eskiden benzin, tekel maddeleri ve şeker stokları konuşulurdu. Şimdi ise para transferleri de 'stok' kapsamı içine girmiştir. İşin çivisi çıktı, takabilene aşkolsun. Toplum mühendislerimizin, 'avara kasnak'ların kulakları çınlasın! Kime hizmet ettiklerini daha da iyi anladıklarını umarız. Bâde Harab-ül Basra...