Devlet Bakanımız Kemal Derviş'in ekonomik politikaları bir faraziyeler dizisi haline geldi... Gönül isterdi ki; biz buna hükümet politikaları diyelim. Ancak son uygulamalar hükümeti devre dışı bırakarak çok acayip bir mecraya sürüklendi. Türkiye'nin verdiği Niyet (!) Mektubu'nun muhtevasını bilemiyoruz. Ancak bir tavizler zinciri olmasından endişe duyarız. Dikkat ederseniz son beş yıldır bizim elimizde olmayan sebeplerden dolayı ülke ve milletimiz kan kaybediyor. Bizim görüşlerimizin yanlış olmasını çok isterdik. Ancak gelişmeler ve eldeki veriler bizi haklı çıkartmaktadır. Önce milli hedeflerimiz kayboldu. Sonra da istikbal endişesi dört bir yana yayıldı. Artık hiç kimse yarınlardan ümitli ve emin değil. Burada tedbir alması ve işe el koyması gereken 'TBMM'nin de işlere eğilmemesi ayrı bir endişe kaynağıdır. "Hâkikatler; müsademe-i efkardan doğar" sözüne rağmen, tek adamlar ülkesi haline geldik. Sn. Derviş'in 'IMF'ye verdiği mektubu ilgililere ulaştırmadan önce vatandaş bilgi ve görüşlerine açması iyi olurdu... Bu yapılmadı. Bari Meclis'te bir genel görüşme ile; önce partilere sonra da millete mâl edilebilseydi, ortak görüş ve tavır daha etkili olarak belirlenebilirdi. Dikkat edilirse, ekonomik ve siyasi hedeflerde olması gereken mutabakat hâlen sağlanabilmiş değildir. Bazılarına göre "Kervan yolda da düzülebilir" doğrudur. Ancak biz yeni yetme bir devlet değiliz ki! Yılların devlet tecrübe ve birikimi bir tarafa atılarak sıfırdan başlanılamaz. Türkiye'nin müktesebatı, uluslararası ahdî hukuktan doğan hakları yok sayılamaz. Bugün geldiğimiz noktada, bizdeki endişeler; haklarımızla ilgili kayıpların olduğu hususudur. Türkiye tek adamlar yönetimi sebebiyle köşeye sıkışmaktadır. Harekât alanları sürekli daraltılan bir ülke ve toplumun yapabileceği çok şey kalmamıştır. Hükümette mevcut çatlaklar ve gerilim kadar, ülke genelindeki tansiyon da önemlidir. İstikrar programları adı altında millete sunulan dayatmaların bize bir şey kazandırmadığı ortadadır. Milletle kavga çözüm getirmez! Bugüne kadar politik karar beyinlerinin her dediği yapılmıştır. Hukukî olmayan, insanî olmayan ve teamüle uymayan bir çok konuya 'eyvallah' denildi. Fakat sonuçlar ortadadır. Marşlar ve sloganlarla ince ayar çekenler şimdi köşelerine çekilmişlerdir. Avara kasnak misali boşa dönen çarkların müsebbipleri şimdi ortada yoklar. Biz siyasi sorumlulukları olanlardan değil; kendilerine olmayan güçler izafe edenlerden çekmekteyiz. Şimdi ortaya çıkan durumun müsebbipleri belli değildir! Kim, kime ne soracak; kim, kime hesap verecektir? Hesapsız, kitapsız gidişin de sonu budur!..