Uluslararası Para Fonu 'IMF' Türkiye'ye vereceği krediyi onayladı. İlk dilimin hemen verileceği haberi ise hem insanlara, hem de piyasalara ilâç gibi geldi... Hayırlı olsun! Umarız bu müthiş sevinç bayram ilânına kadar gitmez. Biz bu ülkede yarım asrı devirdik! 1960, 1971, 1980 müdahalelerini, 28 Şubat süreçlerini ve sayısız hükümetleri görüp birlikte yaşadık. Ancak bütün sevinçlerin kursağımızda kaldığını da gördük. Umarız bu defa böyle olmaz. Hesaba kitaba, kanuna kayıda ve tertibe düzene girmeyen hiçbir işten fayda gelmez. Diğer bir ifade ile; "Zahir düzelmeden batın düzelmez" derler... Elhâk doğrudur. Biz de katılırız. İş gelip yine yolsuzluk ve usulsüzlüklere dayanacaktır. Hortumlamalar, teşvikler ve tahsislerle dengeler bozulacaktır. Şimdi sıra yolsuzluk ve usulsüzlüklerle mücadeleye gelmiştir. Gelmiştir de bu mücadeleyi kim yapacaktır? "Kediye ciğer yükleme" ustası ve hastası haline gelmiş politik karar beyinleri ve bürokratlarla bu mücadele olmaz. İtalya'ya bakınız. Seçimlerin sonrasından alınacak çok dersler vardır... 'Temiz eller' adıyla tarihe geçen operasyonun kilit adamı Savcı Di Pietro hezimete uğradı. Görünüşte ve lâfta hırsızlık, yolsuzluk ve uğursuzluğa karşı olduğunu haykıran çok kimse; gerçekte bu düzenden nemâlanmakta, faydalanmaktadır. Bugün Ankara'da yaşanan 'Yılmaz-Şalk' kavgasının altında çıkar vardır... Demek ki konular Sn. Derviş'in izaha çalıştığı gibi basit ve kolay değildir. Geniş kitlelerin değil, ama güçlü kesimlerin istifade ettiği; yalan dolan ve talan düzenenin kolayca yıkılabilmesi mümkün değildir. Bu sadece kamu kurum ve kuruluşları için değil, özel sektör ve hatta sivil toplum kuruluşları için de böyledir. Ortaya çıkan kârın, hasılânın ve imkânların bölüşümünde cin fikirli seviyesiz insan ve organizasyonların mevcudiyetini peşinen kabullenmek gerekir. Bugün cezaevlerini dolduran yüzlerce üst düzey yönetici, bankacı, siyasetçi ve hatta müteşebbisin aşırı kazanç hırsı yüzkarası bir duruma dönüşmüştür. Zaten para, kaynak, kredi, destek gibi hususlar hep geçici ve izafi değerlerdir. Aslolan dürüst yönetici ve çalışanları biraraya getirebilmektir. Türkiye'nin en önemli sıkıntısı da bu tür insangücünü oluşturabilmekte düğümleniyor. Bütün kurum ve kuruluşlarda ortaya çıkan kaypak, faydacı ve makyavelist kişi ve organizasyonlara dikkat edilmelidir. Bu çıkarcı ve menfaatperest kişi ve organizasyonlara fırsat verildikçe, prim verildikçe işler düze çıkmayacak; bu asalaklar bünyeyi tahribe devam edeceklerdir. Hani derler ya; "Ainesi iştir kişinin lâfa bakılmaz! Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde..." Yapılanlar ve eserler ortada duruyor. Memnun ve mesut olanlar beri gelsin!..