Yirmibirinci yüzyıla girmiş olmamıza rağmen yaşadıklarımız dünya gerçekleri ile çatışmaktadır. Demokrasi, özgürlük ve hoşgörü ancak sloganlarda ve masallarda yaşıyor... Bu davranışın Demokratik Sol Parti'de değil, Ecevit'in patronajında bir siyasi harekette cereyan etmiş olması çok ayıp oldu. Sema Pişkinsüt gerek Ecevit çifti ve gerekse 'DSP'nin ulaşabileceği çok nadir kimselerden biridir. Yaşı hariç tutulursa, 'DSP'nin tabanından da tavanından da öndedir, ileridedir. Siyasetçi diye ortaya çıkanların önünden geçmeye çekindikleri bir üniversiteden mezundur. Bu mezuniyete ilaveten yapmış olduğu ihtisas ve hizmetleri ile Pişkinsüt; Türk siyasi hayatına kalite getirmiştir. 'DSP'nin hukuk zoruyla, kerhen yapmış olduğu bu kurultay aslında başından beri falsolar ve zorlamalarla doludur. Siyasi partilerdeki genel başkanlık mücadelelerini bloke etmekle, Türk siyasi hayatına darbe vuranlar tarihe kara bir leke olarak geçeceklerdir. Unutulmasın bugün Pişkinsüt'e yapılanlar, dün Ecevit'e yapılmış olsaydı bugünlere bile gelinemezdi! Türkiye bilgi, yetenek ve ufukları çok mahdut kadroların tekeline alınarak boğulmaktadır. Koalisyonun iki büyük partisinden biri 'töre'yi, diğeri de 'töresiz'liği şiar edinerek insan hakları ve fikir hürriyetlerini kısıtlamaktadır. Hele her iki partimizde de görülen tartaklama ve dayak olayları hiçbir şekilde kabullenilemez! Bırakınız 'söz' hakkını, 'hayat' hakkı bile tanınmayan siyasi kuruluşlar olduğu müddetçe; Türkiye'nin yaşadığı krizleri aşması düşünülemez. Hele misafir hüviyetindeki Yücel Pişkinsüt'e yapılanları mazur görebilmek mümkün değildir. Aslında kalabalıkların arasında efelenen ve Yücel Pişkinsüt'ü tartaklayanların hiçbiri teke tek bir ortamda bu cüreti de gösteremezler... Siyasi parti kongresinde çeteler, efeler ve gardiyanların yaptıklarını görünce; cezaevlerinde, sokakta ve diğer alanlarda yaşananları doğal karşılamak gerekir. Bakalım üzüntülerini belirten Ecevit'in, dayak olayına karışan partililere uygulayacağı müeyyide ne olacaktır? "Senin çeten ve efen kötü, benim çetem ve efem iyidir!.." düşüncesiyle hiçbir müeyyide uygulanmayacağını gayet iyi biliyoruz. "Ayinesi iştir kişinin, lâfâ bakılmaz!" derler. Biz de Ecevit ve 'DSP'nin söylemlerine değil, eylemlerine bakarız. Ecevit'in altıncı defa genel başkan seçilmesi bir meziyet olarak görülmemelidir. Keşke genç kuşaklar hazırlanabilse ve bu sorumluluklar gençlere devredilebilseydi. Ata'nın huzurunda Nisan ve Mayısı karıştıracak kadar yorgun, dalgın ve bitkin bir kadro ile Türkiye'nin ileriye gitmesi bir hayaldir!.. Huzur ve istikrar mı? Bu pişkinlikle bir başka bahara değil, bir başka asra kaldı...