'İğneyi kendimize" batırmadan, "ele çuvaldız" batırmaya yeltenmemeliyiz. 'Statüko'nun hangi kılık ve kimliklerde karşımıza çıkabileceğini büyük bir fesâhât ile bize anlatan Yılmaz'ın unuttuklarını da biz hatırlatalım! Yılmaz'a göre 'statüko' "Bazen hakim ve savcı kılığında ortaya çıkmıştır. Bazen etkin bir bürokrat, bazen bilirkişi, bazen medya mensubu olmuştur." Ortak amaçlarının da; "Türkiye'yi dünyadan tecrit edip, içine kapatmaktır!" diyen Yılmaz'a; ağzına sağlık dememizi herhalde çok görmezsiniz... Bu tanım ve hedeflerin eksiği var, fazlası yok doğrusu. Gerçekten de 'statüko ve statükocu'lar karşımıza her kılıkta çıkabilmektedirler. Hatırlarsınız 28 Şubat döneminin 'statüko'cuları da karşımıza 'siyasetçi' kimliği ile çıkmışlardı... Türk siyasi hayatını inceleyenler, son beş yılın değerlendirmesini yapanlar; 'ANAP'ın statükocuların 'hedefi olmaktan çok, 'oyuncağı' olduğunu görürler. Bu 'statüko' oyununda; ANAP, siyasiler ve özellikle de Yılmaz kullanılmıştır. Kendini ifade edebilme güç ve yeteneğini bile kaybeden Yılmaz'ın, uçaklarda 'sessiz film' oynayarak kendini ifadeye çalıştığı günler hâlâ hafızalardadır. Şayet Türk siyasetçileri başta Demirel, 'statüko'cu olmayı reddedebilseydi, kendileri olmayı meziyet bilebilselerdi; bugün ülke ve milletimiz bu durumda olmayabilirdi... Yaşanan krizlerin temelinde siyasi parti liderlerinin 'statükocu' olmaları gizlidir. Yargının siyasallaşması 'Yargı'nın son beş yılda almış olduğu kararlar kadar, 'yasama'nın bu dönemde almış olduğu kararlar da konuşulmalıdır. Meclisten çıkan kanunlar ve Bakanlar Kurulu'nun almış olduğu kararlar bu siyasallaşmanın gerçek sebebidir. Savcılar, elde mevcut hukukî mevzuata göre iddianame hazırlarlar... Hakimler de; mevcut mevzuat ışığında delilleri değerlendirerek hükme ulaşırlar! 'Yasama' görevini ifa edenler siyaseti bırakıp siyasallaşır ve 'avara kasnak'ların talepleri istikametinde hukukî düzenlemelere giderlerse; hakim ve savcılara takdir hakkı bile bırakmazlar. İşte Recep Tayyip Erdoğan'ın şiiri ile ilgili mahkumiyet kararı... İşte Merve Kavakçı'nın milletvekilliğinden iskatı ve vatandaşlık işlemlerindeki siyasallaşma... Ve işte bayrak kanunu ve yönetmeliğine ilişkin düzenlemeler... Sayılarını sonsuza kadar çoğaltabileceğimiz bu örneklerin hepsinde Sn. Yılmaz'ın ve ANAP'ın dahli, imzası, desteği vardır. Hukukun birgün Yılmaz'a ve ANAP'a da lâzım olabileceği hatırlatılmıştı... Statüko ve statükocuların toplum mühendisliği adı altındaki faaliyetlerine alkış tutan Yılmaz'ın ve ANAP'ın bugün şikâyete hakkı yoktur. Hele yargıya intikal etmiş ve hâlen soruşturması devam eden konularda, bir parti liderinin basın toplantısı yapma girişimi; tam bir 'statüko'cu anlayışın yansıtılmasıdır. Dedik ya; "İğneyi kendimize" batırmadan; "ele çuvaldız" batırmamak gerekir diye... Altaylı'nın da dediği gibi; "Statükocuları eleştirmek, statükocuların liderine kalmadığı zaman" belki adam olabiliriz!..